Süre                : 17 dakika
Çıkış Tarihi     : 25 Haziran 2000 Pazar, Yapım Yılı : 2000
Türü                : Kısa Film
Taglar             : dövme,ambulans,Sahte belgesel,kurşun yarası
Ülke                : ABD
Yönetmen       : Daniel Loflin (IMDB)
Senarist          : Kurt D. Christenson (IMDB),Daniel Loflin (IMDB),Karl Moore (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Karl Moore (IMDB)(ekşi), Kurt D. Christenson (IMDB), Kris Ingersol (IMDB)

Ödüller      :

Sundance Film Festivali:Short Filmmaking Award - Honorable Mention





Facebook Yorumları
  • comment image

    abreaction: tepki yenileme
    absence: yokluk; olmayış
    absent father: ortada görünmeyen baba
    absolute: mutlak; saltık
    absolutism: mutlakiyetçilik
    absolutist: mutlakiyetçi
    absorb: massetmek; özümsemek
    abstract: soyut
    abstraction: soyutlama
    theatre of absurd: uyumsuz tiyatro
    absurd: uyumsuz; saçma
    accentuation: vurgulama
    access points: ulaşma noktaları (giddens)
    accidental: arızî; rastlantısal; geçici; ilineksel
    accommodation: bağdaşma; bağdaştırma; barındırma
    accultration: kültürlenme
    accumulation: birikim
    achievement: başarı; edinim
    act: edim
    actant: eyleyen (greimas)
    action: eylem; hareket
    activist: aktivist; eylemci
    activity: faaliyet
    actor: aktör; fail; edimci
    actual: fiili
    actually existing socialism: reel sosyalizm
    adaptation: uyarlanma; uyum gösterme; intibak
    adjacency: yanyanalık (said)
    adjustment: uyum
    administration: yönetim
    adolescent: ergen
    adult: yetişkin
    advent: geliş; ilerleyiş
    adventure: serüven; macera
    adverb: belirteç
    adversary: hasım
    aesthetic: estetik; güzelduyu
    aetiology: etiyoloji
    affect: duygulanım
    affiliation: yakınlık
    affirmation: olumlama; doğrulama
    agency: fail; aktör; eylemlilik
    agenda: gündem
    agent: eyleyen; fail; ajan; aktör; birim
    aggression: saldırganlık
    agrarian economy: tarımsal ekonomi
    agriculture: tarım
    ahistorical: tarihdışı
    alchemy: simya
    alienate: yabancılaşmak; yabancılaştırmak
    alienation: yabancılaşma
    allegory: allegori
    alliance: ittifak
    allowance: ödenek
    allusion: anıştırma
    alterity: başkalık
    altruism: özgecilik; diğerkâmlık
    ambiguity: belirsizlik; mulaklık
    ambivalence: çokanlamlılık; müphemlik (bauman)
    amnesia: bellek yitimi
    anachronistic: anakronistik
    anachrony: anakroni
    analogy: analoji; benzetim; örnekseme
    anal stage: anal dönem (freud)
    analysis: analiz; çözümlemes; tahlil
    analytical marxism: analitik marksizm (elster, roemer, cohen…)
    anarchism: anarşi
    ancestor: ata
    ancient: kadim; eski
    anger: öfke; kızgınlık
    animism: canlıcılık; animizm
    announcement: bildiri; duyurdu
    anomie: kuralsızlık; anomi
    antagonism: antagonizma; husumet; karşıtlık
    antecedent: öncül
    anthropocentrism: insanmerkezcilik; insaniçincilik
    anthropology: anthropoloji; insanbilim
    anthromorphism: insanbiçimcilik
    anticipation: beklenti; tahmin; öngörü
    antinomy: çatışkı
    antithesis: antitez
    antithetical: karşıt; zıt
    antonym: karşıtanlamlı
    anxiety: kaygı; endişe
    apathy: hissizlik
    aphasia: sözyitimi
    appearance: görüntü; görünüş; görünüm
    application: uygulama
    applied sciences: uygulamalı bilimler
    apposition: koşuntu
    approach: yaklaşım
    appropriate: temellük etmek; sahiplenmek; mülk edinmek
    appropriation: temellük (etme)
    approximation: kestirim; yakınlaştırma (fey)
    arbitrariness: keyfilik; keyfiyet; buyrultusallık; nedensizlik
    arbitrary: keyfi; buyrultusal; nedensiz
    archeology: arkeoloji (fou)
    archetype: arketip; ilkörnek (jung)
    archieve: arşiv (fou)
    argument: sav; iddia; tez; argüman
    aristocracy: aristokrasi
    art for art’s sake: sanat sanat içindir
    articulated: eklemlenmiş; eklemli
    articulation: eklemlenme; eklemleme; eklemlilik; dile getirme
    artifice: yapıntı
    artificial intelligence: yapay zeka
    artisan: zanaatkar; esnaf
    artistic: sanatsal
    ascetism: çilecilik; asketizm
    aspiration: özlem; iştiyak
    assembly line: montaj (hattı)
    asset: aktif; varlık
    assimilation: asimilasyon
    association: çağrışım; dernek; birlik; kuruluş
    assumption: varsayım
    asymptote: sonuşmaz; asimtot
    atemporal: zamandışı
    atomization: atomlaşma
    attitude: tavır; tutum
    audience: izlerkitle; izlerçevre; izleyici; seyirci
    aura: hale
    authentic: sahici; otantik
    authenticity: sahicilik; otantiklik
    author: yazar; yaratıcı
    authoritarian personality: otoriter kişilik
    authoritarianism: otoritarizm; otoritecilik; yetkecilik
    authority: otorite; yetke; yetkili
    autism: otizm
    autocracy: otokrasi
    automation: otomasyon
    autonomous: özerk
    autonomy: özerklik
    avant-garde: avangard
    awareness: farkındalık; bilinç
    axiom: belit; aksiyom
    background: ardalan; ardyöre; arkaplan
    backwardness: geri kalmışlık
    bad conscience: vicdan azabı (nie)
    balance sheet: bilonço
    banal: bayağı; adi; banal
    baptism: vaftiz
    barbarism: barbarlık
    bargaining: pazarlık
    base: altyapı; temel
    basis: temel
    become: haline gelmek; halini almak (del)
    becoming: oluş
    behavioral sciences: davranış bilimleri
    behavioural : davranışsal
    behaviourism: davranışçılık
    being-for-itself: kendisi için varlık
    being-in-itself: kendinde varlık
    beingness: varlıksallık (j. kovel)
    belief: inanç
    belonging: aidiyet (gad)
    binary opposition: ikili karşıtlık
    biology: biyoloji; dirimbilim
    bipolar: iki kutuplu
    bisexual: biseksüel
    black humour: kara mizah
    blue collars: mavi yakalılar
    body language: beden dili
    body politic: siyasi topluluk
    body: gövde, beden
    bourgeois: burjuva, kentsoylu
    bourgeoisie: burjuvazi
    bracket: parantez, ayraç
    bracketing: paranteze alma (husser)
    brain drain: beyin göçü
    brainwashing: beyin yıkama
    bricolage: yaptakçılık
    bureaucracy: bürokrasi
    canon: kanon
    capital: sermaye; anamal
    capitalism: kapitalizm; anamalcılık
    care: bakım; ilgilenme; özen; kaygı; ihtimam
    care for the self: benlik kaygısı (fou)
    carnival: karnaval (bak)
    case study: vaka incelemesi; örnekolay incelemesi
    caste: kast
    castration complex: iğdiş edilme kompleksi; kastrasyon kompleksi (fre)
    catachresis: kaydırmaca
    category: kategori;ulam
    catharsis: katarsis; arınma (ari)
    cathexis: kateksis
    causal: nedensel
    causality: nedensellik
    cause: neden
    center: merkez
    central: merkezi
    centralization: merkezileşme; merkezileştirme
    centrifugal: merkezkaç
    centainty: kesinlik
    chance: şans; rastlantı
    change: değişim
    channel: kanal
    character: karakter; ıra
    charisma: karizma
    chauvinism: şovenizm
    chronic: kronik
    circular: döngüsel; dairesel
    circularity: döngüsellik
    circulating capital: döner sermaye
    circulation: tedavül; dolaşım
    circumlocation: dolaylama
    citizen: yurttaş
    citizenship: yurttaşlık
    city: kent; şehir
    civiv humanism: yurttaş humanizmi
    civil disobedience: sivil itaatsizlik
    civil inattention: uygar ilgisizlik (goffmann)
    civil society: sivil toplum
    civilization: medeniyet; uygarlık
    civilizing process: medenileşme süreci (elias)
    claim: talep; iddia
    clan: oymak; klan
    class: sınıf
    class allegiance: sınıf ittifakı
    class conflict: sınıf çatışması
    class consciousness: sınıf mücadelesi
    classification: sınıflandırma; tasnif
    climate: iklim
    close reading: yakın okuma
    closure: kapanım; kapanma
    code: kod; düzgü; izge
    cognition: bilme yetisi; idrak
    cognitive: bilişsel
    cognitive psychology: bilişsel psikoloji
    coherence: tutarlık, tutunum
    cold war: soğuk savaş
    collective movement: kolektif hareket
    collective unconscious: kolektif bilinçdışı (jung)
    collective: ortak; müşterek; kolektif
    collectivism: kolektivizm; ortaklaşmacılık
    collector: koleksiyoncu (benjamin)
    colonialism: sömürgecilik
    colonization: sömürgeleştirme; kolonizasyon
    colony: sömürge; koloni
    combination: birleşim
    commerce: ticaret; tecim
    commercialization: ticarileşme; ticarileştirme; tecimselleştirme
    commitment: bağlanma; bağlılık; bağıtlılık
    commodification: metalaştırma (marks)
    commodified: metalaşmış
    commodity: meta
    common sense: sağduyu
    communal: komünal
    commune: komün
    communication: iletişim
    communicative action: iletişimsel eylem (habermas)
    communitarian: toplulukçu; komüniter (taylor, walzer, sandel…)
    community: topluluk; cemaat
    company: şirket; bölük; eşlik (etme)
    comparative literature: karşılaştırmalı edebiyat
    compatibility: bağdaşabilirlik
    compatible: bağdaşır; uyuşur
    compensation: telafi; tazminat
    competence: yeterlilik; ehliyet
    competition: rekabet
    complex: kompleks; karmaşa; karmaşık
    complexity: karmaşıklık
    component: bileşen
    composition: bileşim; kompozisyon
    comprador: işbirlikçi; komprador
    compromise: uzlaşma; ödün verme
    compulsion: zorlanma
    compulsive: kompulsif; zorlayıcı
    compulsiveness: zorlayıcılık
    concept: kavram
    conception: kavrayış; anlayış
    conceptualization: kavramlaştırma; kavramsallaştırma
    concrete: somut
    concreteness: somutluk
    concretization: somutlaştırma
    condensation: yoğunlaştırma (fre)
    condition: koşul; şart
    conditioned reflex: koşullu reflex
    conditioning: koşullama
    confession: itiraf; günah çıkarma
    configuration: biçimlenim; şekillenim; konfigürasyon
    conflict: çatışma
    conformism: konformizm
    conformity: uygunluk
    conjunction: bağlaç; bağlaşım (lévi-strauss)
    conjuncture: konjonktür
    connotation: yananlam
    conscience: vicdan; bulunç
    conscientization: vicdanileştirme (freire)
    consciousness-raising: bilinçlendirme
    consciousness: bilinç
    consensus: konsensüs; oydaşma; uylaşım
    consent: rıza
    conservative: muhafazakar; tutucu
    consideration: düşünce; mülahaza; kaygı
    consistency: tutarlılık
    consolidation: konsolidasyon; pekiştirme
    conspiracy: komplo
    constant: değişmez; sabit
    constative statement: saptayıcı sözce (austin)
    constitution: anayasa
    constitutional: anayasal; meşruti
    construction: kuluş; inşa; kurma
    constructive: yapıcı
    constructivism: konstrüktivizm; inşacılık
    consumer society: tüketim topluma
    consumer: tüketici
    consumption: tüketim
    contemplation: temaşa; derin düşünme
    contemporaneity: çağdaşlık
    contemporary: çağdaş
    content: içerik; muhteva
    context-dependent: bağlam-bağımlı
    context: bağlam
    contextuality: bağlamsallık
    contingency: olumsallık; zorunsuzluk
    contingent: olumsal; zorunsuz
    continuity: süreklilik; devamlılık
    contract: sözleşme
    contractual: sözleşmesel
    contradiction: çelişki
    control: denetim; kontrol
    controversy: tartışma; ihtilaf
    conventional: uzlaşımsal; saymaca
    convergence: yöndeşme; çakışma
    convergent: yöndeşik; çakışan
    conviction: kanaat; kanı
    cooperation: işbirliği
    coordinated: koordine; eşgüdümlü
    coordination: koordinasyon; eşgüdüm
    corporate state: tüzel devlet; korporatif devlet
    corporation: lonca; korporasyon
    correlation: bağıntı
    correspondence: tekabül etme; tekabüliyet; karşılık gelme; yazışma
    cosmic: kozmik; acunsal
    cosmogony: evrendoğum
    cosmology: evrenbilim; acunbilim; kozmoloji
    cosmopolit: kozmopolit
    cosmopolitism: kozmopolitizm
    cost: maliyet; bedel
    counter-memory: karşı-bellek (foucault)
    counterculture: karşıkültür
    counterfactual: karşıolgusal
    counterrevolution: karşıdevrim
    coup d’état: darbe
    course: mecra; yol
    courtly society: saray toplumu
    creation: yaratı; yaratım; yaratma
    creativity: yaratıcılık
    crime: suç; cürüm
    criminology: kriminoloji; suçbilim
    crisis: bunalım; kriz
    criterion: ölçüt; kıstas; kriter
    critical: eleştirel
    critical theory: eleştirel kuram; eleştirel teori (horkheimer, adorno, habermas…)
    criticism: eleştiri
    critique: eleştiri
    crowd: kalabalık; yığın
    cult: kült
    cultural imperialism: kültür emperyalizmi
    cultural studies: kültürel çalışmalar (r. williams, s. hall)
    culture: kültür; ekin
    curriculum: müfredat
    custom: adet; görenek; örf; töre
    customary law: örfi hukuk
    cycle: çevrim; döngü
    cyclical: çevrimsel; döngüsel
    cynical: kinik
    daily life: gündelik hayat
    data: veri
    database: veritabanı
    death instinct: ölüm içgüdüsü (freud)
    decentralization: ademi merkezileştirme; ademi merkezileşme; merkezsizleşme
    decentralized: ademi merkezi; merkezsizleşmiş; merkezsizleştirilmiş
    decoding: kodlama
    deconstruction: yapıçözüm; yapısöküm; yıkinşa (derrida, de man)
    deduction: tümdengelim
    deep ecology: derin ekoloji
    deep structure: derin yapı
    defamiliarization: alışkanlığı kırma (rus biçimçiliği)
    define: tanımlamak
    definition: tanım
    deism: deizm
    delinquency: suç; suçluluk
    delusion: hezeyan
    demand: talep; istem
    demarcation: sınırlama
    democratic centralism: demokratik merkeziyetçilik (lenin)
    democratization: demokratikleşme; demokratikleştirme
    demography: demografi; nüfusbilim
    denotation: düzanlam
    deny: yadsımak; inkar etmek
    dependency: bağımlılık (a.g. frank)
    dependent: bağımlı
    depolitization: depolitizasyon
    depression: depresyon
    deprivation: mahrumiyet; yoksunluk
    depth pyschology: derinlik psikolojisi (freud)
    dereification: şeyleşmenin aşılması (marcuse)
    derivation: türeme; türetme
    derivativ: türev
    describe: betimlemek; tasvir etmek
    descriptive: betimsel
    desensitization: duyarsızlaştırma
    desire: arzu; istek
    despiritualization: tinden uzaklaşma; tinden uzaklaştırma (kovel)
    despotism: despotizm; baskı yönetimi
    destructive: yıkıcı
    detente: yumuşama; detant
    determination: belirlenim; belirleme
    determinism: belirlenimcilik; determinizm; gerekircilik
    deterrence: caydırma
    deterritorialization: yersiz yurtsuzlaşma; yersiz yurtsuzlaştırma (deleuze)
    developed: gelişmiş
    developing countries: gelişmekte olan ülkeler
    development: gelişme; kalkınma
    deviation: sapma
    diachrony: artzamanlılık; artsüremlilik
    diagnosis: tanı; teşhis
    dialectical: diyalektik
    dialectics: diyalektik; eytişim
    dialogical: diyalojik (bakhtin)
    dialogue: diyalog
    dichotomy: ikilik
    dictatorship of proletariat: proletarya diktatörlüğü (lenin, althusser)
    difference: fark; farklılık; ayrım (derrida)
    differentialism: farkçılık
    differentiation: farklılaşma; farklılaştırma
    diffusion: yayılma
    dilemma: ikilem
    direct: dolaysız; doğrudan
    disarmament: silahsızlanma
    discontinuist: süreksizlikçi (giddens)
    discontinuity: süreksizlik
    discourse: söylem (foucault)
    discrepancy: uyumsuzluk; uyuşmazlık
    discrete: ayrık
    discrimination: ayrımcılık
    discursive: söylemsel; gidimli
    discursivity: söylemsellik
    discussion: tartışma
    disintegration: çözülme; ayrışma
    disorganized capitalism: örgütsüz kapitalizm; örgütsüzleşmiş kapitalizm (offe, lash-urry)
    disjunction: ayrışım (levi-strauss)
    displacement: yer değiştirme
    dispossed: mülksüz; mülksüzler
    dissemination: yayma; yayılma; dağılma (derrida)
    dissociation: ayrılma; çözülme; kopma
    distribution: dağıtım; bölüşüm
    diversity: çeşitlilik
    divine: kutsal; ilahi; göksel; ulvi; tanrısal
    division of labour: işbölümü
    docile bodies: uysal bedenler (foucault)
    doctrine: öğreti; doktrin
    dogma: dogma; inak
    domatism: dogmatizm; dogmacılık; inakçılık
    dominant classes: egemen sınıflar; hakim sınıflar
    dominant: başat; egemen; hakim
    domination: tahakküm; egemenlik
    doubt: şüphe; kuşku
    dramatic: dramatik; çarpıcı
    dream: düş; rüya
    drive: dürtü
    dualism: ikicilik; düalizm
    duality: ikilik; dualite
    duplication: çoğaltma; kopyalama
    duplicity: hile
    duration: süre (bergson)
    dynamic: dinamik
    earth: yeryüzü
    eccentric: egzantrik
    eclectric: eklektik; seçmeci
    eclectism: eklektizm; seçmecilik
    ecological: ekolojik
    ecologist: ekolojist; çevreci
    ecology: ekoloji
    economism: ekonomizm; iktisadiyatçılık
    economy: ekonomi; iktisat; tutumluluk; tasarruf
    ecopolitics: çevre politikası; ekopolitik
    ecosystem: ekosistem
    effect: etki; sonuç
    efficiency: verimlilik; etkililik
    egalitarian: eşitlikçi
    egalitarianism: eşitlikçilik
    ego ideal: ego ideali (freud)
    ego: ego; ben
    egocentrism: benmerkezcilik
    egoism: bencillik; egoizm
    elasticity: esneklik
    element: öğe; unsur
    elite: elit; seçkin
    elitism: elitizm; seçkincilik
    ellipsis: eksilti
    elliptic: eksiltili
    emanation: türüm
    emancipation: özgürleşme; kurtuluş; kurtulma
    emblem: amblem
    embodiment: cisimleşme; cisimleştirme; tecessüm
    emigration: dışgöç
    emotion: duygu; his
    emphaty: empati
    emprical: amprik; görgül
    empricism: ampirizm; görgülcülük
    employee: çalışan; işçi
    employer: işveren
    employment: istihdam
    encoding: kodaçımı
    encounter: karşılaşma (goffman)
    endogamy: içevlilik
    energy: enerji; erke
    enlightenment: aydınlanma
    enterpreneur: girişimci; müteşebbis
    enterprise: girişim; teşebbüs
    enthusiasm: çoşku, şevk, heves
    entity: kendilik, varlık
    entropy: entropi
    enunciation: sözceleme
    environment: çevre/ortam
    environmentalism: çevrecilik
    envisage: tahayyül etmek
    envy: haset/imrenme
    epic theatre: epik tiyatro (brecht)
    epiphany: epifani (joyce)
    epiphenomenon: gölge olay
    episodic: süreksiz, epizodik, olaylara dayanan
    episteme: epistem (faucault)
    epistemological break: epistemolojik kopuş (althusser)
    epistemology: epistemoloji, bilgi kuramı
    epoch: çağ
    eqality: eşitlik
    equilibrium: denge
    equity: hakkaniyet, adalet
    equivalence: eşdeğerlik/denklik
    equivalent: eşdeğer/denk
    erogeneus zone: erojen bölge (freud)
    erotic(al): erotik (freud)
    esoteric: ezoterik, içrek, batıni
    essay: deneme
    essence: öz/esas
    essentialism: özcülük
    established: yerleşik, kurulu
    establishment: düzen
    eternal recurrence: bengi dönüş (nietzsche)
    eternity: sonsuzluk, ebediyet
    ethics: etik, törebilim, aktöre
    ethiology: etiyoloji, nedenbilim
    ethnic group: etnik grup
    ethnocentricism: etnosantrizm, kavimmerkezcilik
    ethnography: etnoğrafya, budunbetim
    ethnology: etnoloji, budunbilim
    ethnomethodology: etnometodoloji
    ethology: etoloji
    etiquette: adabı muaşeret
    euphemism: örtmece
    eurocentrism: avrupamerkezcilik (amin)
    european communism: avrupa komünizmi
    event: olay, hadise
    everyday life: günlük hayat
    everydayness: gündeliklik
    evolution: evrim
    evolutionary: evrimci, evrimsel
    evolutionism: evrimcilik
    exact: sağın (?)
    exactness: sağınlık (?)
    exchange: mübadele, değişim
    exchange value: değişim değeri (marx)
    excitement: heyecan
    excommunication: aforoz (etme)
    execution: yürütme/icra/infaz/ifa
    exegesis: tefsir
    exhibition: teşhir/sergi
    exhibitionism: teşhircilik
    existence: varoluş
    existential philosophy: varoluş felsefesi
    existantialism: varoluşçuluk (sartre)
    exogamy: dışevlilik
    experience: deneyim, tecrübe, yaşantı
    experiment: deney
    expert: uzman
    expertocracy: uzmanerki (gorz, illich)
    explanation: açıklama
    explanatory: açıklayıcı
    explication: açımlama
    explicit: açık, aleni, belirtik
    exploitation: sömürü
    exposition: serimleme
    expression: ifade, dışavurum, anlatım
    expressionism: dışavurumculuk, ekspresyonizm, anlatım
    expropriation: gasp/kamulaştırma
    exterior: dış(sal)
    exteriority: dışsallık (faucault)
    external: dış(sal), harici
    externality: dışsallık
    externalization: dışsallaştırma
    fabulation: hikaye (?)
    fabulator: hikayeci (?)
    faceless commitment: örtük bağlılık (giddens)
    facework commitment: görünür bağlılık (giddens)
    fact: olgu/gerçek
    faction: fraksiyon, hizip
    factor: faktör, etmen
    faculty: yeti/fakülte
    faith: inanç, iman
    false consciousness: yanlış bilinç (marx, lukacs)
    falsibiality: yanlışlanabilirlik (popper)
    falsificationism: yanlışlamacılık
    falsify: yanlışlamak
    fantasy: fantezi, düşlem
    farming: çiftçilik
    fatalism: kadercilik, yazgıcılık
    feasibility: fizibilite, uygulanabilirlik
    feedback: geribesleme
    femininity: kadın(sı)lık, dişilik
    feminism: feminizm
    fertility: doğurganlık
    fetish: fetiş
    fetishism: fetişizm, tapınakçılık
    feudalism: feodalizm, derebeylik
    fiction: kurmaca, kurgu, yapıntı
    figurative: değişmeceli, betisel (?), figüratif
    filiation: hısımlık (said)
    final: nihai, en son
    finality: ereklilik
    finance: finansman
    financial: mali
    finding: bulgu
    firm: şirket, firma
    fixation: saplanma, saplantı
    fixed: sabit
    flexible: esnek
    flow chart: akış çizelgesi
    fluidity: akışkanlık
    flux: akış
    folklore: folklor
    force: güç
    forced labor: angarya
    forces of production: üretim güçleri
    foregrounding: öne çıkarma (mukarovsky)
    foreign exchange: döviz
    foresight: öngörü, feraset
    form of life: yaşam biçimi (wittgenstein)
    formal: biçimsel, formel, resmi
    formalisation: biçimselleştirme
    formalism: biçimcilik
    foundation: temel
    foundationalism: temelcilik
    framework: çerçeve
    framing: çerçeveleme
    free association: serbest çağrışım
    free-rider: kaytarıcı, hazıra konucu
    free-riding: kaytarıcı, hazıra konucu
    freedom of movement: hareket serbestisi/özgürlüğü
    freedom: özgürlük
    frustration: hüsran (?)
    function: işlev
    functionalism: işlevselcilik
    fund: fon
    fundamentalism: fundamentalizm, köktencilik
    fusion of horizons: ufukların kaynaşması (gadamer)
    fusion: kaynaşma
    future shock: gelecek şoku (toffler)
    gain: kazanım, kazanç
    game theory: oyun kuramı
    gay: gay, eşcinsel
    gender : (toplumsal) cinsiyet
    genealogy: soykütük (nieztsche, foucault)
    generality: genellik (althusser)
    generalized other: genelleştirilmiş öteki (mead, habermas)
    generation: kuşak, nesil
    generative grammar: üretici dilbilgisi (chomsky)
    genesis: tekvin, köken, başlangıç
    genetic: genetik
    genital: jenital
    genius: deha, öke
    genocide: soykırım
    genre: tür, janr
    geopolitics: jeopolitik
    gesture: jest
    gift: bağış; armağan (mauss)
    global: global; küresel
    globalization: globalleşme; küreselleşme
    gnoseological: bilgikuramsal
    gnp: gsmh (gayrisafi milli hasıla)
    god: tanrı
    good: iyi; mal
    goodness: iyilik; tanrı
    government: yönetim; hükümet
    gradual: tedrici
    gradually: tedrici olarak; giderek; gittikçe; yavaş yavaş; azar azar
    grammer: gramer; dilbilgisi
    grammatology: gramatoloji (derrida)
    grand narrative: büyük anlatı (lyotard)
    gratification: hoşnutluk; doyum (freud)
    greenhouse effect: sera etkisi
    greens: yeşiller
    ground: temellendirmek; zemin
    group: grup
    growth: büyüme
    guide: kılavuz; rehber
    guild: lonca
    guilt: suçluluk (duygusu)
    habit: alışkanlık
    hallucination: sanrı; halüsinasyon
    halo: hale (benjamin)
    hand labour: el emeği; kol emeği
    harmony: uyum; armoni
    hedonism: hazcılık; hedonizm
    hegemony: hegemonya (gramsci)
    hermeneutic cycle: yorumbilgisel döngü (gadamer)
    hermeneutical: yorumbilgisel
    hermeneutics: yorumbilgisi; yorumsama; hermenötik
    heterodox: heterodoks
    heterogeneous: heterojen, ayrışık
    heterogolssia: çokdillilik (bakhtin)
    heteronomy: dışerklik, yaderklik, heteronomi
    heterosexual: heteroseksüel
    heuristic: bulgusal, bulgulayıcı
    hierarchy: hiyerarşi, sıradüzen
    high culture: yüksek kültür
    high society: sosyete
    historical compromise: tarihsel uzlaşma
    historical materialism: tarihsel materyalizm
    historicism: tarihselcilik, tarihsicilik
    historicity: tarihselcilik
    historiography: tarihyazımı
    holism: bütüncülük
    holocaust: yahudi soykırımı
    homogeneous: homojen; türdeş; bağdaşık
    homology: homoloji; benzeşiklik (goldmann)
    homosexual: eşcinsel; homoseksüel
    hostility: husumet; düşmanlık
    household: hane
    human nature: insan doğası
    humane: insani
    humanism: hümanizm; insacılık
    hyperbole: abartma
    hyperreality: hipergerçeklik (baudrillard, eco)
    hypnosis: hipnoz
    hypothesis: hipotez; varsayım
    hysteria: isteri
    hysterical: isterik
    icon: ikon; put
    iconoclastic: putkırıcı
    id: id (freud)
    idea: fikir; düşünce; ide; idea
    ideal: ideal; ülküsel
    ideal ego: ideal ego (freud)
    idealism: idealizm; düşüncecilik
    identical: özdeş
    identification: özdeşleşme; özdeşleştirme; belirleme
    identity: kimlik; özdeşlik
    ideological apparatus: ideolojik aygıt (althusser)
    ideology: ideoloji; düşünyapı
    idiosynchratic: kendine has
    idol: idol; put
    illocutionary act: edimsel eylem
    illusion: yanılsama
    image: imge; imaj; görüntü
    imagery: imgelem
    imaginary: hayali; düşsel; sanal
    imaginary: imgesel (lacan)
    imagination: imgelem; muhayyile
    imaginative: yaratıcı
    imagined community: hayali cemaat (b. anderson)
    imagology: imalooji (taylor-saarinen)
    imitation: taklit; öykünme
    immanence: içkinlik
    immanent: içkin
    immigration: içgöç
    imperative: buyrultu (kant)
    imperialism: emperyalizm
    impersonal: gayri şahsi; kişisel olmayan; kişidışı; kişilerüstü
    impersonality: kişidışılık; kişilerüstülük
    implication: içerim
    implicit: örtük; zımni
    implosion: içpatlama (baudrillard)
    importance: önem
    imposition: dayatma
    impossibility: imkansızlık; olanaksızlık
    impotency: iktidarsızlık
    impression: izlenim
    impressionism: izlenimcilik
    impulse: itki
    in the final analysis: son tahlilde; son analizde; son çözümlemede
    incarnation: cisimleşim; cisimleşme
    incest: ensest
    income: gelir
    incommersurability: kıyaslanamazlık (feyerabend, lyotard)
    incompatibility: bağdaşmazlık
    increase: artış; artma
    independency: bağımsızlık
    independent: bağımsız
    indetermination: belirlenmemişlik; belirlenimsizlik
    indeterminism: belirlenemezcilik; gerekmezcilik
    index: dizin; belirti
    indifference: kayıtsızlık
    indirect: dolaylı
    individual: birey; fert; tek; tekil
    individualism: bireycilik; bireyselcilik
    individuation: bireyleşme
    induction: tümevarım
    industrial revolution: sanayi devrimi
    industrial worker: sanayi işçisi
    industrialization: sanayileşme
    industry: sanayi; endüstri
    inequality: eşitsizlik
    inertia: atalet; süredurum
    inevitability: kaçınılmazlık
    inevitable: kaçınılmaz
    inference: çıkarım
    influence: etki; nüfuz
    informal: gayri resmi; enformel
    information: enformasyon; bilgi; bildirişim
    infrastructure: altyapı
    inhibition: engelleme; engellenme; ketleme; ketlenme
    initative: inisiyatif
    innate: içkin; doğuştan gelen
    innovation: yenilenme; yenilik
    input: girdi
    inscription: kayıt (derrida)
    insight: içgörü; vukuf
    instance: kerte
    instinct: içgüdü
    institution: kurum
    institutionalize: kurumsallaşmak; kurumsallaştırmak
    instruction: öğretim; talimat
    instrumental: araçsal
    instrumentalism: araçsallık
    instrumentalization: araçsallaştırma (habermas)
    insularism: yalıtımcılık
    integration: entegrasyon; bütünleşme
    integrity: dürüstlük; bütünleşmişlik; bütünlük
    intellect: akıl; idrak; anlık
    intellectual: düşünsel
    intelligence: zeka; istihbarat
    intelligentsia: entelijensiya
    intensity: yoğunluk
    intention: niyet; tasarı; amaç
    intentional: amaçlı; tasarlanmış
    intentionality: amaçlılık; yönelmişlik (husserl)
    interaction: etkileşim
    interest: çıkar; faiz; ilgi
    interface: ara yüzey; ortak yüzey (bookchin)
    internal conflict: iç çatışma
    internalization: içselleşme; içselleştirme
    international: uluslararası
    interpellation: çağırma (althusser)
    interpellative: çağırıcı
    interpretation: yorum
    interpretive: yorumsal; yorumlayıcı
    interpretive community: yorumlayıcı topluluk (fish)
    interpretive strategy: yorumlama stratejisi (fish)
    interrogation: sorgulama
    intersubjectivity: öznelerarasılık
    intertextual: metinlerarası
    intertextuality: metinlerarasılık
    intimacy: mahremiyet
    intiutionism: sezgicilik
    intransitive: geçişsiz (barthes)
    intransivity: geçişsizlik
    introspection: içebakış
    intuition: sezgi
    invalid: geçersiz; malul
    invariance: değişimsizlik; değişmezlik
    invariant: değişimsiz; değişmez
    invasion: istila
    invention of tradition: geleneğin icadı (hobsbawm)
    invention: buluş; icat; uydurma
    investigation: araştırma; sorgulama; soruşturma
    investment: yatırım
    invisible hand: görünmez el (a. smith)
    involuntary: gayri iradi
    inwardness: içedönüklük
    ironism: ironicilik (rorty)
    irony: ironi
    irrational: akıldışı; usdışı; irrasyonel
    irreducible minimum: indirgenemez asgari
    irregular: kuralsız; düzensiz
    irreversibility: dönüşsüzlük; geriçevrilmezlik
    is-ness: olmak-lık
    islamic law: fıkıh
    isolation: yalıtma; yalıtılma; eşbiçimlilik
    item: kalem; madde
    iterable: yinelenebilir
    iteration: yineleme (derrida)
    jacobin: jakoben
    jacop: yakup
    jargon: jargon
    jehovah: yehova
    jew: yahudi
    job, the book of: eyüp kitabı
    joint: müşterek; ortak
    jonah: yunus
    journal: günlük; dergi
    journey: yolculuk
    junction: bağlama; birleştirme
    judah: yahuda
    judgement: yargı; yargıgücü; hüküm; muhakeme
    judicial: adli; hukuki
    junkie: keş
    juridical: adli; yasal; tüzel
    jurisdiction: yargı
    jurisprudence: hukuk
    justice: adalet
    justification: gerekçe; haklı gösterme
    kernel: çekirdek
    kibbutz: kibutz
    kinship: akrabalık
    kitsch: kitsch; kiç
    kleptomania: kleptomani
    know-how: know-how
    knowledge: bilgi
    labour force: işgücü (marks)
    labour market: emek piyasası
    labour theory of value: emek-değer kuramı (marks)
    labour: emek
    labourer: emekçi
    landlord: ağa; toprak sahibi; efendi
    landownership: toprak mülkiyeti
    language games: dil oyunları (wittgenstein)
    latent: örtük
    law and order: yasa ve düzen; kanun ve nizam
    law: yasa; kanun; hukuk
    leader: lider; önder
    leap: sıçrama; atılım
    legal: yasal; kanuni; hukuki
    legend: efsane
    legislation: yasama
    legitimacy: meşruluk; meşruiyet
    legitimate: meşru
    legitimization: meşrulaştırma (habermas)
    leisure: boş zaman (faaliyeti)
    leisure class: aylak sınıf (veblen)
    leitmotif: leitmotif
    level: düzey; seviye
    liberal: liberal; özgür; özgürlükçü
    liberalism: liberalizm; erkincilik
    liberation: özgürleşme; özgürleşim
    libertarian: liberter; özgürlükçü
    liberty: özgürlük; serbestiyet
    libidinal: libidinal
    libido: libido (freud)
    life-world: yaşam dünyası (gadamer, habermas)
    limit-experience: sınır deneyimi (foucault)
    limitation: sınır; sınırlama
    lineage: soy
    linear: doğrusal; çizgisel
    linguicity: dilsellik (said)
    linguistics: dilbilim
    liquidation: tasfiye
    liquidationism: tasfiyecilik
    liquidity: akışkanlık
    literacy: okuryazarlık
    literariness: yazınsallık; edebilik (rus biçimciliği)
    literary theory: edebiyat kuramı; yazın kuramı; edebi kuram
    literature: edebiyat; yazın; literatür
    local administration: yerel yönetim
    local: yerel; mahalli; bölgesel
    lock-out: lokavt
    locution: deyin; düzsöz
    logical positivism: mantıkçı pozitivizm; mantıksal pozitivizm
    logocentrism: sözmerkezcilik; logosantrizm (derrida)
    lower class: alt sınıflar
    lumpen: lümpen
    machiavellism: makyavelizm
    machinery: mekanizma
    macho: maço
    magic: büyü
    mainstream: anadamar; temel; başlıca
    majority: çoğunluk
    male-dominant: erkek-egemen
    management: işletme
    manager: idareci; işletmeci; yönetici
    mania: mani
    manifestation: tezahür; dışavurum
    manipulation: güdümleme; manipülasyon
    manners: adap
    marginal: marjinal
    market socialism: piyasa sosyalizmi (nove)
    market: piyasa; pazar
    martial law: sıkıyönetim
    marx: marx
    marxian: marksçı
    marxism: marksizm; marxizm
    marxist: marksist
    masculine: eril
    masculinity: erkeklik
    masochism: mazoşizm
    mass culture: kitle kültürü
    mass media: kitle iletişim araçları
    mass: kitle
    master-slave: efendi-köle (hegel)
    material: malzeme; madde; maddi; özdeksel
    materialism: materyalizm; maddecilik; özdekçilik
    materiality: maddilik; maddesellik
    matriarchy: anaerki
    matrilinearity: anasoyluluk
    matrix: matris; dizey
    matter: sorun; mesele; madde; özdek
    maximum: azami; en çok; maksimum
    meaning: anlam
    meaningful: anlamlı
    meaningfulness: anlamlılık
    means of production: üretim araçları (marx)
    measure: önlem; tedbir; ölçü; ölçüt
    mechanical: mekanik
    mechanism: mekanizma; düzenek
    media: medya; iletişim araçları
    mediation: dolayım (sartre); arabuluculuk
    medical sociology: tıp sosyolojisi
    mediocraty: vasatlık
    meditation: meditasyon
    medium: araç; ortam
    melancholoy: melankoli; kasvet
    melody: melodi; ezgi
    memory: bellek; hafıza; anı
    men and women: insanlar
    mental: zihinsel; anlıksal
    mentality: zihniyet
    merchant: tacir
    merchantilism: merkantilizm
    merit system: liyakat sistemi
    message: mesaj; ileti; bildiri
    metadiscourse: üstsöylem
    metalanguage: üstdil
    metanarrative: istanlatı
    metaphor: metafor; eğreltileme; istiare
    metaphysical: metafizik; metafiziksel
    metaphysics: metafizik
    method: yöntem; metodik
    methodical: yöntemli; methodik
    methodological: yöntembilimsel; metodolojik
    methodology: yöntembilim; metodoloji
    metonomy: düzdeğişmece; metonomi
    middle ages: ortaçağ
    middle class: orta sınıf
    migration: göç
    militarism: militarizm
    military: askeri; militer; ordu
    militia: milis
    mind: zihin; akıl; an; anlık
    minimum: asgari; en az; minimum
    minority: azınlık
    miracle: mucize
    miraculous: mucizevi
    mirror stage: ayna evresi (lacan)
    mixed economy: karma ekonomi
    mobility: hareketlilik
    mobilization: seferberlik; seferber etme; seferber edilme
    modality: kip; kiplik
    mode of production: üretim tarzı (marx)
    mode: tarz
    model: model; örnekçe
    modernism: modernizm
    modernity: modernlik; modernite
    modernization: modernleşme
    modest: mütevazi
    molar: molar (deleuze)
    molecular: moleküler (deleuze)
    molestation: saldırı (said)
    moment: uğrak (hegel, gramsci); moment; an
    monarchy: monarşi
    monetarism: monetarizm
    money supply: para arzı
    monogamy: tekeşlilik
    monolithic: monolitik; yekpare
    monological: monolojik (bakhtin)
    monologue: monolog
    monopolist: tekelci
    monopoly of violence: şiddet tekeli (elias)
    monopol: tekel
    monotheism: tektanrıcılık
    moral: ahlaki; değer
    morality: ahlak; aktöre
    morpheme: biçimbirim
    morphology: biçimbilim; morfoloji
    mortgage: ipotek
    motion: devinim
    motivation: güdülenim; güdüleme; motivasyon
    motive: güdü
    movement: hareket
    multinational: çokuluslu
    mutation: mutasyon; değşinim
    mystery: gizem; sır; giz
    mysticism: mistisizm; gizemcilik
    mystification: mistifikasyon
    myth: mit; efsane; söylence; söylen
    mythology: mitoloji
    name of the father: babanın adı (lacan)
    naming: adlandırma
    narcissism: narsisizm
    narration: anlatma
    narrative: anlatı
    narrativity: anlatısallık
    narratology: anlatıbilim
    narrator: anlatıcı
    natal: fıtri
    natality: fıtrat (h. arendt)
    nation-state: ulus-devlet; milli devlet
    nation: millet; ulus; ülke
    national: milli; ulusal
    nationalism: milliyetçilik; ulusçuluk; ulusalcılık
    nationality: milliyet
    nationalization: millileştirme; devletleştirme
    natural law: doğal hukuk
    natural selection: doğal ayıklanma (darwin)
    naturalism: doğalcılık
    nature: doğa
    necessary: zorunlu; gerekli
    necessity: zorunluluk
    need: ihtiyaç; gereksinim; gereksinme
    negation: olumsuzlama; yadsıma (hegel, marcuse, adorno)
    negation of negation: olumsuzlaşmanın olumsuzlanması
    negative dialectics: negatif diyalektik (adorno)
    negative: olumsuz; negatif
    negotiation: müzakere; görüşme
    neighbourhood: mahalle; yöre; semt; komşuluk
    neo-colonialism: yeni sömürgecilik
    neo-marxism: yeni marksizm
    network: şebeke; ağ
    neurosis: nevroz; sinirce
    neurality: tarafsızlık; yansızlık
    neutralization: nötrleşme; nötrleştirme; tarafsızlaşma; tarafsızlaştırma
    new criticism: yeni eleştiri (brooks; blackmur…)
    new left: yeni sol
    new times: yeni zamanlar (hall)
    new world order: yeni dünya düzeni
    nihilism: nihilizm; hiççilik
    node: düğüm
    nomad: göçebe
    nomadic thought: göçebe düşünce (deleuze)
    nomadism: göçerlik
    nominal: nominal; itibari
    nominalism: nominalizm; adcılık
    non-contradiction: çelimezlik
    norm: norm; kural; düzgü
    normal science: olağan bilim (kuhn)
    normality: normallik
    normative: normatif; düzgüsel
    normlessness: kuralsızlık
    nostalgia: nostalji
    notation: notasyon; gösterim (r. williams)
    nothingness: hiçlik
    notion: nosyon
    noumenon: numen
    nuclear family: çekirdek aile
    object relations: nesne ilişkileri (winnicott, klein)
    object relations (theory): nesne ilişkileri (kuramı) (winnicott, klein)
    object: nesne
    objection: itiraz
    objective correlative: nesnel karşılık (t.s. eliot)
    objective reality: nesnel gerçeklik
    objective: nesnel
    objectivism: nesnelcilik
    objectivity: nesnellik
    obligation: yükümlülük; mecburiyet; zorunluluk
    observation: gözlem
    observer: gözlemci
    obsession: saplantı
    occasion: vesile; gerkçe; durum
    odipal: ödipal
    oedips complex: ödip kompleksi (freud)
    official: resmi
    oligapoly: oligopol
    oligarchy: oligarşi
    ontic: varlıksal; ontik
    ontogonesis: bireyoluş
    ontological security: ontolojik güvenlik (laiting, giddens)
    ontology: ontoloji; varlıkbilim
    open society: açık toplum (popper)
    open-ended: açık uçlu
    operation: işlem; işleyim
    operational: işlemsel
    opinion: görüş; kanı; kanaat
    opportunism: oportünizm; fırsatçılık
    opportunity: fırsat
    opposition: muhalefet; karşı koyma
    oppressed: ezilen; ezilenler
    oppressor: ezen
    oppression: baskı; ezme
    optimum: optimum
    oral stage: oral dönem (freud)
    order: düzen; sıra; tarz
    ordinary science: olağan bilim (kuhn)
    organic: organik; örgensel
    organicism: organikçilik; örgenselcilik
    organism: organizma
    organization: örgüt; teşkilat; organizasyon; örgütleme; örgütlenme; düzenleme; düzenlenme; organize etme
    organized: örgütlü; düzenli; organize
    oriental despotism: doğu despotizm (hegel)
    orientalism: oryantalizm
    origin: köken
    original sin: ilk günah
    original: özgün; başlangıçtaki; ilk
    originality: özgünlük
    orthodox: ortodoks
    ossification: kemikleşme; taşlaşma
    other: öteki; başkası (sartre, lacan, levinas)
    otherness: ötekilik
    output: çıktı
    outwardness: dışadönüklük
    overdetermination: üstbelirleme; üstbelirlenme; üstbelirlenim (althusser)
    overemployment: aşırı istihdam
    overman: üstinsan (nietzsche)
    ownership: mülkiyet
    pacifism: pasifizm
    paganism: paganlık
    palliative: hafifletici; geçici
    panslavism: panslavizm
    parable: mesel
    paradigm: paradigma; dizi
    paradigmatic: paradigmatik; dizisel
    paradox: paradoks
    parameter: parametre
    paranoia: paranoya
    paraphrase: açımlama
    parasite: parazit; asalak
    parliamentary democracy: parlamenter demokrasi
    parody: parodi
    parricide: baba katli
    partial: kısmi
    partiality: kısmilik; kısmiyet
    partially: kısmen
    participant: katılımcı; iştirakçı
    participation: katılım
    participatory: katılımcı
    particular: tikel; özel; tekil
    particularist: partikülarist; tikelci
    passive: pasif; edilgin
    passivity: pasiflik; edilginlik
    pastische: pastiş
    pastoral: pastoral
    pastoral power: ruhani iktidar (foucault)
    paternalism: paternalizm
    pathology: patoloji
    patriarchal: ataerkil; babaerkil; patriyarkal
    patriarchalism: ataerkilcilik; babaerkilcilik; patriyarkalizm
    patriarchy: ataerki; babaerki; patriyarki
    patrilinearity: babasoyluluk
    patrimonialism: patrimonyalizm
    patron: hami
    pattern: örüntü; kalıp; model; yapı
    peaceful coexistence: barış içinde birarada yaşama
    peasantry: köylülük; köylüler
    pedagogy: pedagoji; eğitbilim
    pejorative: pejoratif; aşağılayıcı
    penis envy: penis hasedi (freud)
    people: halk; insanlar
    perception: algı; algılama; algılanma
    perfect competition: tam rekabet
    performance: uygulayım; işleyim; performans; edim; sahneye koyma
    performative statement: edimsel sözce (austin)
    period: dönem
    periodical: dönemsel; dergi
    periodicity: dönemsellik
    periodize: dönemselleştirmek
    peripheral: çevre
    perlocutionary: etkisel
    permanent revolution: sürekli devrim (troçki)
    persecution: zulüm; işkence
    person: kişi
    personal: kişisel
    personality disorder: kişilik bozukluğu
    personality: kişilik
    personification: kişileştirme
    personnel: personel; çalışanlar
    perserve: sapkın
    perservion: sapkınlık
    pessimism: kötümserlik; pesimizm
    petrification: taşlaşma
    phallic stage: fallik dönem (freud)
    phallocentrism: fallosantrizm
    phallocracy: fallokrasi
    phallus: fallus
    phantesy: fantezi; düşlem
    phenomenology: fenomenoloji; görüngübilim
    phenomenon: fenomen; görüngü
    philogenesis: soyoluş
    philosophical investigation: felsefi araştırma; felsefe araştırması
    philosophy of right: hukuk felsefesi
    philosophy of science: bilim felsefesi
    phobia: fobi
    phoneme: sesbirim
    phonetics: sesbilgisi
    phonology: sesbilim
    physical: fiziksel; bedensel
    physicalism: fizikçilik; fizikalizm
    physiocracy: fizyokrasi
    physiocrat: fizyokrat
    physiological needs: fizyolojik ihtiyaçlar
    pirate demonstration: korsan gösteri
    place: yerleştirme; yer
    plane: düzlem
    planning: planlama
    plausibility: akla yatkınlık
    plausible: makul; akla yatkın
    play: oyun
    pleasure principle: haz ilkesi (freud); zevk ilkesi
    pleasure: haz; zevk
    plesibit: plebisit
    plot: olay örgüsü
    plural: çoğul
    pluralism: çoğulculuk
    plurality: çoğulluk
    polarization: kutuplaşma
    political culture: siyasal kültür
    political economy: ekonomi politik; siyasal iktisat
    political science: siyasal bilim; siyaset bilimi
    political theory: siyaset teorisi; siyasal teori
    political: siyasal; siyasi; politik
    politics: siyaset; politika; siyaset bilimi
    polity: yönetim; politika
    polygamy: çokeşlilik
    polyphony: çokseslilik
    polysemy: çoktanrıcılık
    polyvalence: (anlamsal) çokdeğerlilik
    popular culture: popüler kültür (hall, fiske…); halk kültürü
    popular: popüler; beğenilen; uygun
    population: nüfus; halk
    populism: popülizm; halkçılık
    position: konum; mevzi; konumlamak
    positive: pozitif; olumlu
    positivism: pozitivizm; olguculuk
    possesive: sahiplenici
    possibility: imkan; olanak
    possible: mümkün; olanaklı
    post-industrial society: sanayi sonrası toplum
    postmarxism: postmarksizm (laclau; mouffe)
    postmodernism: postmodernizm
    postmodernity: postmodernlik; postmodernite
    poststructuralism: postyapısalcılık; yapısalcılık sonrası
    postulate: postüla; koyut; koyutlamak
    potency: kudret
    potential: potansiyel; gizilgüç
    potentiality: gücüllük
    poverty: sefalet; yoksulluk
    power elites: iktidar seçkinleri (mills)
    power relations: güç ilişkileri
    power-knowledge: iktidar-bilgi (foucault)
    power: iktidar; güç; erk
    practice: pratik; kılgı; uygulama
    practico-inert: pratiko-inert (sartre)
    pragmatic text: kullanmalık metin
    pragmatic: pragmatik;
    pragmatical: pragmatik
    pragmatics: edimbilgisi (habermas)
    pragmatism: pragmatizm; yararcılık; faydacılık
    praxis: praksis (gramsci)
    precisely: tam da…
    precondition: önkoşul
    predetermination: önbelirleme; önbelirlenme; önbelirlenim
    predicate: yüklem
    prediction: öndeyi
    predisposition: istidat; öneğilim
    prejudice: önyargı; peşin hüküm
    premise: öncül
    premises: tesis
    premonition: önsezi; basiret
    prescription: kural koyma
    prescriptive: kural koyucu
    presence: mevcudiyet; varlık; buradalık; oluş
    presidential system: başkanlık sistemi
    pressure group: baskı grubu
    presupposition: önkoşul; önvarsayım; gerektirme
    price: fiyat
    primal: asal (freud)
    primal scene: asal sahne (freud)
    primary: asli; birincil
    primitive society: ilkel toplum
    principle: ilke; prensip
    prison-house of language: dil hapishanesi
    prisoner’s dilemma: mahkumun ikilemi
    private language: özel dil (wittgenstein)
    private ownership: özel mülkiyet
    private sphere: özel alan
    privatization: özelleştirme
    privilege: ayrıcalık; imtiyaz
    probability: olasılık; ihtimal
    probable: olası; muhtemel
    problem: sorun; mesele; problem
    problematique: sorunsal; problematik (althusser)
    process: süreç; işlem; işleme
    producer: üretici; yapımcı
    production: üretim; prodüksiyon; yapım
    productive forces: üretim güçleri (marx)
    productivity: verimlilik
    profane: dindışı; profan
    profession: meslek; uğraş
    professional: profesyonel; mesleki
    profit: kâr
    program: program; izlence
    progress: ilerleme
    progressive: ilerici; tedrici
    progressivism: ilericilik
    project: proje; tasarı
    projection: yansıtma; projeksiyon; kestirim
    proletarian: proleter
    proletarianization: proleterleşme
    proletariat: proletarya
    promise: vaat; söz
    pronoun: zamir; adıl
    propaganda: propaganda
    property: mülkiyet; özellik
    proportional representation: nisbi temsil sistemi
    proportional: nisbi; oransal; orantılı
    proposition: önerme
    prose: düzyazı; nesir
    protectionism: korumacılık; himayecilik
    provocation: provokasyon; tahrik
    psyche: psişe
    psychiatry: psikiyatri
    psychoanalysis: psikanaliz; ruhçözüm; ruhçözümleme
    psychopathology: psikopatoloji
    psychosis: psikoz
    psychotherapy: psikomatik
    public administration: kamu yönetimi
    public good: kamu malı
    public opinion: kamuoyu
    public relief: ayni yardım
    public sphere: kamusal alan
    public: kamu; kamusal
    purchase: alım; satınalma
    purgation: arınma
    purism: özleştirmecilik; pürizm
    purpose: amaç
    purposefulness: amaçlılık
    qualified labour: vasıflı işgücü
    qualitative: nitel; niteliksel
    qualify: nitelendirmek
    quality: nitelik; kalite
    quantitative: nicel; niceliksel
    quantity: nicelik
    quantum physics: kuantum fiziği
    quark: tanecik
    question: soru; sorun; sorgulamak
    questionnaire: anket
    quota: kota
    race: ırk
    racism: ırkçılık
    radical: radikal; kökten; köktenci
    radicalism: radikalizm; köktencilik
    rain forest: yağmur ormanı
    randomness: rastlantısallık; başıboşluk
    rational choice theory: rasyonel seçim kuramı (elster, roemer…)
    rational: rasyonel; ussal
    rationale: gerekçe; rasyonel
    rationalism: rasyonalizm; usçuluk; akılcılık
    rationality: rasyonelite; ussallık; akılsallık
    rationalization: rasyonalizasyon; gerekçe bulmak
    reaction: tepki; reaksiyon; irtica
    reactional: tepkisel
    reactionary: gerici; mürteci; geriye yönelik
    reader-response criticism: okur odaklı eleştiri (iser, jauss)
    reader: okur; seçki
    real wage: reel ücret
    realism: gerçekçilik
    realist: gerçekçi
    reality principle: gerçeklik ilkesi (freud)
    reality: gerçeklik
    realization: gerçekleşme; gerçekleştirme; kavrayış
    realm of freedom: özgürlük alanlı (marx)
    realm of necessity: zorunluluk alanı (marx)
    reason: akıl; us; neden; sebep
    reasoning: akıl yürütme; uslamlama; muhakeme
    rebel: asi
    rebellion: isyan; ayaklanma
    reception: alımlama
    reception theory: alımlama kuramı (iser, jauss)
    recognition: tanıma; bilme; itibar
    reductibility: indirgenebilirlik
    reduction: azalma; azaltma; indirgeme
    reductionism: indirgemecilik
    reference: gönderme; referans
    referendum: referandum; halk oylaması
    referent: gönderge; imlem
    referentiality: göndergesellik
    reflection: düşünme; düşünce; yansıma; yansıtma
    reflexion: düşünüm
    reflexive: düşünümsel
    reflexivity: düşünümsellik; düşünümlülük (giddens, beck)
    reformism: reformizm; reformculuk
    refutation: çürütme
    regimentation: tasnif; tasnif etme
    region: bölge
    regional: bölgesel
    regionalism: bölgecilik
    registration: kayıt
    regression: gerileme
    regressive: geriye yönelik
    regulation school: düzenleme okulu
    regulation: düzenleme; tüzük
    reification: şeyleşme; şeyleştirme (lukacs)
    reify: şeyleşmek; şeyleştirmek
    relational: ilişkisel
    relations of production: üretim ilişkileri (marx)
    relative: göreli; izafi; görece; nisbi
    relativism: görecilik; rölativizm
    relativity: görelilik; izafiyet
    reliability: güvenilirlik
    religion: din
    religiosity: dinsellik
    religious value: dinsel değer
    remembrance: hatırlama (marcuse)
    renaissance: rönesans; yeniden doğuş
    rent: rant
    repetition: yineleme (freud, derrida)
    reppressive permissiveness: baskıcı hoşgörü (marcuse)
    representation: temsil; temsil etme; tasarım; gösterim
    representative democracy: temsili demokrasi
    repression: baskı; bastırma
    repressive hypothesis: baskıcı varsayım (foucault)
    repressive: baskıcı
    reprisal: misilleme
    reproduction: yeniden üretim; yeniden üreme
    republic: cumhuriyet
    republican: cumhuriyetçi
    research programme: araştırma programı (lakatos)
    reserve: yedek; ihtiyat; rezerve
    resistance: direniş; karşı koyma; direnç
    restraint: kısıtlama
    result in: yol açmak; sonuçlanma
    retirement fund: emekli sandığı
    return of the repressed: bastırılmış olanın dönüşü (lacan)
    revealation: vahiy
    revisionism: revizyonizm; gözdengeçirmecilik
    revolt: başkaldırı
    revolution: devrim; ihtilal
    revolutionary: devrimci; ihtilalci
    revolutionism: devrimcilik
    reward: ödül
    rewarding: ümit verici
    rhetoric: retorik; belagat
    rhyme: uyak; kafiye
    rhythim: ritm
    right: sağ; hak; hukuk
    rigidity: katılık
    risk: risk; riziko (giddens, beck)
    rite: ayin
    ritual: ritüel; kuttören
    rivalry: rekabet
    role: rol
    romantic: romantik
    romanticism: romantizm; çoşumculuk
    rule of the phallus: fallusun hükümranlığı
    rule: kural; yönetim
    ruled: yönetilen; yönetilenler
    ruler: yöneten; yönetenler
    ruling class: yönetici sınıf
    rural sociology: köy sosyolojisi; kır sosyolojisi
    russian formalism: rus biçimciliği
    sacred: kutsal
    sadism: sadizm
    sampling: örnekleme
    sanction: yaptırım; müeyyide
    satellite: uydu
    satisfaction: doyum; tatmin
    savage mind: yaban düşünce (lévi-strauss)
    scale: ölçek
    scapegoat: günah keçisi
    sceptical: şüpheci; kuşkucu; skeptik
    scepticism: şüphecilik; kuşkuculuk; skeptisizm
    schizoid: şizoid
    schizophrenia: şizofreni
    school: okul; ekol
    science-fiction: bilim-kurgu
    scientific revolution: bilimsel devrim (kuhn)
    scienticism: bilimcilik (feyerabend)
    secondary: ikincil
    sector: sektör
    secular: seküler; dünyevi; laik
    secularism: sekülarizm
    seduction: ayartma; baştan çıkarma (baudrillard)
    segment: altkesit; parça; bölüt
    self management: özyönetim
    self-awareness: özfarkındalık
    self-cricism: özeleştiri
    self-deception: kendini aldatma (sartre)
    self-determination: selfdeterminasyon; kendi kaderinni tayin hakkı; özbelirlenim
    self-esteem: özsaygı
    self-love: özsevgi
    self-referentiality: özgöndergelilik
    self: benlik; kendilik
    self-consciousness: özbilinç
    semantic: semantik; anlamsal; anlambilimsel
    semantics: semantik; anlambilim
    semiology: göstergebilim
    semiotics: göstergebilim
    sensation: duyum
    sense: duyu; anlam
    sensibility: duyarlık
    sentiment: duygu; his
    separation of powers: kuvvetler ayrılığı
    separatism: ayrılıkçılık
    separatist: ayrılıkçı
    sequence: kesit; diziliş; sekans
    serial: dizisel
    seriality: dizisellik
    service sector: hizmet sektörü
    service: hizmet
    sex: cinsiyet; seks
    sexism: cinsiyetçilik
    sexist: cinsiyetçi
    sexual: cinsel
    sexuality: cinsellik
    sign: gösterge; işaret; im
    signal: sinyal; belirtke
    significance: anlam; önem
    significant: anlamlı; önemli
    signification: anlam; imlem; anlamlama
    signified: gösterilen; imlenen
    signifier: gösteren; imeleyen
    simile: benzetme; teşbih
    simplicity: yalınlık; basitlik
    simultaneity: eşzamanlılık
    similarity: benzerlik
    simile: benzetme, teşbih
    simplicity: yalınlık, basitlik
    simultaneity: eşzamanlılık
    simultaneous: eşzamanlı
    singular: tekil, tek
    situation: durum
    situational: durumsal
    situationist: sitüasyonist, durumcu [debord]
    skill: beceri, vasıf
    skilled labour: vasıflı işgücü
    slave: köle
    slavery: kölelik, esaret
    slip of tongue: dil sürçmesi [freud]
    slogan: slogan, kalıpsöz
    social: toplumsal, sosyal
    social class: toplumsal sınıf
    social contract: toplum sözleşmesi, toplumsal sözleşme [rousseau]
    social democracy: sosyal demokrasi
    social formation: toplumsal formasyon
    social integration: toplumsal bütünleşme
    social movements: toplumsal hareketler
    social sciences: toplum bilimleri
    social security: sosyal güvenlik
    social state: sosyal devlet
    socialism: sosyalizm, toplumculuk
    socialist realism: toplumcu gerçekçilik
    socialization: toplumsallaşma
    society of the spectacle: gösteri toplumu [debord]
    society: toplum
    sociobiology: sosyobiyoloji
    socioeconomic: sosyoekonomik
    sociology of knowledge: bilgi sosyolojisi
    sociology: sosyoloji, toplumbilim
    software: yazılım
    solid state: kati hal
    solidarity: dayanışma
    solipsism: tekbencilik
    sorrow: hüzün, üzüntü
    soul: ruh/can
    sovereign: egemen
    sovereignty: egemenlik
    space: mekan, uzam, uzay
    spatial: mekansal, uzamsal
    special: özel
    specialization: uzmanlaşma
    species: tür
    specific: özgül / özel
    specifity: özgüllük
    specify: özgülleştirmek / belirtmek
    spectacle: gösteri
    speculation: spekülasyon, kurgu
    speculative: spekülatif, kurgusal
    speech: söz, konuşma
    speech-act theory: söz eylem kuramı
    speech-act: söz eylem/konuşma edimi, söz edimi [searle, austin, habermas]
    speech: söz/konuşma
    spirit: tin/ruh
    spiritual: tinsel, manevi, ruhani
    spiritualism: ruhçuluk
    spirituality: tinsellik, maneviyat
    spontaneity: kendiliğindenlik
    spontaneous philosophy: kendiliğinden felsefe [althusser]
    sporadic: münferit
    stability: istikrar
    stable: istikrarlı
    stage: aşama, safha, evre
    stagnation: durgunluk
    standard: standart
    state economic enterprises: kamu iktisadi teşebbüsleri
    state of law: hukuk devleti
    state: devlet/durum
    statement: önerme, cümle / sözce
    static: statik, durağan
    statism: devletçilik
    statist: devletçi
    statistics: istatistik
    status quo: statüko
    status: statü, değerge
    statutory decree:kanun hükmünde kararname
    stereotype: klişe, basmakalıp, stereotip
    stigma: leke
    stimulation: uyarma, uyan
    stimulus: uyaran, uyarıcı
    stoicism: stoacılık
    strata: katman(lar), tabaka
    strategy: strateji
    stratification: katmanlaşma, tabakalaşma [weber]
    stream of consciousness: bilinçakışı
    stress: stres
    strike: grev
    structural: yapısal
    structuralism: yapısalcılık
    structuralist: yapısalcı
    structuration: yapılaş(tır)ma
    structurationalism: yapılaşmacılık [giddens]
    structure of feeling: duygu yapısı [r. williams]
    structure: yapı
    struggle: mücadele
    student of ...: ... inceleyen kişi, araştırmacı
    study: araştırma/öğrenim
    style: üslup, biçem, stil, tarz
    stylistics: biçembilim, stilistik
    subaltern: ast, alt (?)
    subconscious: bilinçaltı
    subcontractor: taşeron
    subculture: altkültür
    subject: özne/teba, bende, uyruk
    subjection: tabi olma / tabi kılma
    subjective: öznel
    subjectivism: öznelcilik
    sublimation: yüceltme
    sublime: yüce [kant]
    subliminal: eşikaltı
    submission: boyun eğme, teslim olma
    subordinate: tabi, bağımlı, ast
    subordination: tabi kılma/üstünlük kurma, ikincil konuma itme
    subsistence (economy): geçim (ekonomisi)
    substance: toz, cevher
    substitute (goods): ikame (mallar)
    substitution: ikame etme, yerine koyma - geçme
    subtext: altmetin
    successive: ardışık
    successor: ardıl, takipçi, halef
    suggest: ileri-öne sürmek, iddia etmek/önermek/ima etmek
    suggestion: iddia/öneri/ima
    suicide: intihar
    superego: süperego, üstben [freud]
    superman: üstinsan [nietzsche]/süpermen
    supernatural: doğaüstü
    superstition: hurafe, batıl inanç, boşinan/uydurma
    superstructure: üstyapı
    support: destek(lemek)
    supply: arz, sunum
    suppression: bastırma
    supraliminal: eşiküstü
    surface: yüzey
    surplus: artık/fazla
    surplus labor: artı(k) emek [marx]
    surplus value: artı(k) değer [marx]
    surreal: gerçeküstü
    surrealism: gerçeküstücülük, üstgerçekçilik
    surveillance: gözetleme, gözetim [foucault]
    survival: hayatta kalma, beka
    survivalism: hayatta kalmacılık
    sustain: ayakta tutmak, desteklemek
    suture: dikiş
    syllogism: tasım, kıyas
    symbiosis: ortakyaşarlık, ortak yayama
    symbol: simge, sembol
    symbolic: simgesel, sembolik
    symbolic violence: simgesel şiddet [bourdieu)
    symbolism: simgecilik, sembolizm
    symmetry: simetri, bakışım
    sympathy: sempati
    symposium: sempozyum
    symptom: semptom, belirti
    synchronical: eşzamanlı, eşsüremli
    synchronicity: eşzamanlılık/ senkron
    syncretism: senkretizm, bağdaştırmacılık
    syndrome: sendrom
    synecdoche: kapsamlama
    syntagm: sentagma, dizim
    syntagmatic: sentagmatik, dizimsel
    syntax: sözdizimi, sentaks
    synthesis: sentez, bireşim
    synthetical proposition: sentetik önerme [kant]
    system: sistem, dizge
    systematic: sistematik, sistemli, dizgesel
    t:
    taboo: tabu
    tabula rasa: tabula rasa [locke]
    tacit: zımni, örtük
    tacit knowledge: zımni bilgi [hayek, polanyi]
    tautological: totolojik
    tautology: totoloji, eşsöz
    tax exemption: vergi muafiyeti
    taxonomy: sınıflandırma, taksonomi
    taylorism: taylorizm, taylorculuk
    technique: teknik
    technocracy: teknokrasi
    technology: teknoloji, uygulayımbilim
    teleological: teleolojik, erekselci
    teleology: teleoloji, ereklilik, erekselcilik
    temperament: mizaç, huy
    temporal: zamansal
    temporality: zamansallık
    temporary: geçici
    temptation: ayartma, baştan çıkarma
    tendency: eğilim, yönelim
    tension: gerilim/tansiyon
    theocracy: teokrasi
    theocratic: teokratik
    term: terim
    terminology: terminoloji
    terms of agreement: anlaşma koşulları
    territorialization: bölgeselleşme (?)
    territory: bölge, alan/yurt, toprak (?)
    testability: sınanabilirlik
    testing: sınama, test etme
    text: metin
    textual analysis: metin çözümlemesi
    textual: metinsel
    textualism: metinselcilik [rorty]
    textuality: metinsellik
    textualization: metinselleştirme
    theatre of cruelty: vahşet tiyatrosu [artaud]
    theme: tema, izlek
    theology: teoloji, dinbilim, ilahiyat, tanrıbilim
    theorem: teorem
    theoretical practice: teorik pratik [althusser]
    theory of evolution: evrim kuramı [darwin]
    theory: teori, kuram, nazariye
    therapy: terapi, sağaltım
    thesis: tez, sav
    thing-in-itself: kendinde şey
    think-tank: beyin takımı
    third world: üçüncü dünya
    third-worldism: üçüncü dünyacılık
    thought: düşünce
    threshold: eşik
    time immemorial: fi tarihi
    time-space distanciation: zaman- uzam uzaklaşması [giddens]
    topic: konu
    total: tam, total, bütüncül
    totalitarian: totaliter
    totalitarianism: totalitarizm, totalitaryanizm
    totality: bütünlük
    totemism: totemcilik
    trace: iz [derrida]
    trade: ticaret
    trade union: sendika
    trade unionism: sendikalizm
    tradition: gelenek
    traditionalism: gelenekçilik, gelenekselcilik
    tragedy: trajedi, ağlatı
    transcendent(al): aşkın
    transcendental signified: aşkın gösterilen [derrida]
    transcendentalism: aşkıncılık
    transcript: suret, kopya / transkript / yazı
    transfer: transfer
    transference: aktarım [freud]
    transformation: dönüşüm, dönüştürme
    transformative grammar: dönüşümsel dilbilgisi [chomsky]
    transgression: kural çiğneme, ihlal(?) [bataille, foucault]
    transition period: geçiş dönemi
    transitional: geçici
    transitive: geçişli
    transitivity: geçişlilik [barthes]
    translucidity: yarısaydamlık
    transnational: uluslaraşırı
    transparency: saydamlık
    travel: gezi, seyahat
    treasury: hazine
    treaty: antlaşma
    trial and error: deneme yanılma
    tribal society: kabile toplumu
    tribalization: kabileleşme [maffesoli]
    tribe: kabile, boy
    trinity: teslis
    trope: değişmece, mecaz
    true: doğru
    trust: tröst/güven
    truth: doğruluk/hakikat
    tutelage: vesayet yetkisi
    type: tip
    typification: tipleştirme
    typology: tipoloji
    u:
    ultimatum: ültimatom
    uncanny: tekinsiz [freud]
    unconscious motivation: bilinçdışı güdülenim
    unconscious: bilinçdışı [freud] bilinçaltı
    undecidability: karar verilemezlik [de man]
    undecidable: karar verilemez
    underdeveloped: azgelişmiş
    understanding: anlama/anlama yetisi/idrak
    unemployment: işsizlik
    unequal exchange: eşitsiz mübadele
    uneven development: eşitsiz gelişme
    uniformity: tekbiçimlilik, yeknesaklık
    unintended consequence: amaçlanmamış sonuç
    unit: birim, ünite
    universal: evrensel/tümel
    universalism: evrenselcilik
    universality: evrensellik/tümellik
    universe: evren, kainat
    unreal: gerçekdışı
    unreality: gerçekdışılık
    unskilled labour: vasıfsız emek
    unutilised capacity: atıl kapasite
    upper classes: üst sınıflar
    urban sociology: kent sosyolojisi
    urbanization: kentleşme, şehirleşme
    use value: kullanım değeri [marx]
    use: kullanım/yarar, fayda
    usufruct: kullanım hakkı, intifa hakkı
    usury: tefecilik, vurgunculuk
    utilitarianism: faydacılık, yararcılık
    utility: fayda, yarar
    utopia: ütopya
    utopian: ütopyacı, ütopik
    utopian realizm: ütopyacı gerçekçilik [giddens]
    utopian socialism: ütopik sosyalizm [engels]
    utopic: ütopik
    utterance: sözce
    v:
    valid: geçerli
    validity: geçerlilik
    valorization:
    value added(tax): katma değer (vergisi)
    value judgment: değer yargısı
    value: değer
    variable: değişken
    variant: varyant, değişke
    vassal: vassal
    verbal: sözsel, sözel
    verbalization: sözelleştirme
    verifiability: doğrulanabilirlik
    verification: doğrulama
    verify: doğrulamak
    vertical: dikey
    vicious circle: kısır döngü
    vienna circle: viyana çevresi
    vigour: değer biçme / fiyat saptama
    violation: ihlal
    violence: şiddet
    viral: viral
    virtual reality: sanal gerçeklik
    virtuality: gücüllük(?), sanallık [baudrillard]
    virtualization: gücülleştirme(?)
    virtue: erdem, fazilet/meziyet
    visa: vize
    visibility: görünürlük
    visible: görünür
    vision: görü, vizyon
    vital: hayati, yaşamsal
    vitalism: dirimselcilik
    vocabulary: sözdağarı
    voluntarism: iradecilik, istençcilik
    voluntary: gönüllü, iradi,
    vote of confidence: güvenoyu
    voyeurism: dikizcilik
    w:
    wage: ücret
    wage labour: ücretli emek
    wall: duvar / sur
    war of movement: manevra savaşı [gramsci]
    war of position: mevzi savaşı [gramsci]
    wave theory of light: işığın dalga kuramı
    wealth: zenginlik, servet, varlık
    welfare state: refah devleti
    westernization: batılılaşma
    white collars: beyaz yakalar
    will to knowledge: bilme istemi [foucault]
    will to power: güç istemi [nietzsche]
    will: irade, istem, istenç
    wish-fulfillment: istek gerçekleştirimi [freud]
    wishful thinking: hüsnükuruntu
    women’s movement: kadın hareketi
    word: sözcük, kelime/söz, kelam
    work: çalışma, yapıt, eser / iş
    work of art: sanat yapıtı
    working class: işçi sınıfı
    world system: dünya sistemi [wallerstein]
    worldliness: dünyevilik [said]
    worldview: dünya görüşü
    writing: yazı
    writing degree :
    zero: yazının sıfır derecesi [barthes]
    x:
    xenophobia: yabancı düşmanlığı
    y:
    yearning: hasret, özlem
    young turks: jön türkler
    youth: gençlik
    z:
    zarathustra: zerdüşt [nietzsche]
    zero sum game: sıfır toplamlı oyun
    zionism: siyonizm
    zone: mıntıka
    zoophilia: zoofili


    (incarnate - 11 Ocak 2006 18:28)

Yorum Kaynak Link : sosyal bilimler terimleri