Süre                : 5 Saat 50 dakika
Çıkış Tarihi     : 18 Mart 2013 Pazartesi, Yapım Yılı : 2013
Türü                : Cinayet,Drama,Gizemli,Heyecanlı
Ülke                : Avustralya,Yeni Zelanda,İngiltere,ABD
Yapımcı          :  See-Saw Films , Escapade Pictures , Screen Australia
Yönetmen       : Jane Campion (IMDB), Garth Davis (IMDB)(ekşi), Ariel Kleiman (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Jane Campion (IMDB),Gerard Lee (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Elisabeth Moss (IMDB)(ekşi), David Wenham (IMDB)(ekşi), Peter Mullan (IMDB)(ekşi), Thomas M. Wright (IMDB)(ekşi), Skye Wansey (IMDB), Geneviève Lemon (IMDB)(ekşi), Robyn Malcolm (IMDB)(ekşi), Kip Chapman (IMDB), Jacqueline Joe (IMDB), Ewen Leslie (IMDB), Gwendoline Christie (IMDB), Alice Englert (IMDB), Sarah Valentine (IMDB), Madeleine Sami (IMDB), Clayton Jacobson (IMDB), Jay Ryan (IMDB), David Dencik (IMDB), Alison Bruce (IMDB), Angjee Douangphoumy (IMDB), Lauren Dawes (IMDB), Holly Hunter (IMDB), Georgi Kay (IMDB), Linda Ngo (IMDB), Stephen Lovatt (IMDB), Elaine Crombie (IMDB), Merlynn Tong (IMDB), Nicole Kidman (IMDB), Calvin Tuteao (IMDB), Lincoln Vickery (IMDB), Byron Coll (IMDB), Ling Hsueh Tang (IMDB), Gavin Rutherford (IMDB), Ben Wood (IMDB), James O'Connell (IMDB), Sereena (IMDB), Kim Chuvitsakullert (IMDB), Kirin J. Callinan (IMDB), Dra McKay (IMDB), Christiaan Van Vuuren (IMDB), Adam Zwar (IMDB) >>devamı>>

Top of the Lake (~ A tó tükre) ' Dizisinin Konusu :
Top of the Lake is a TV series starring Elisabeth Moss, David Wenham, and Peter Mullan. Obsessed with the disappearance of a 12-year-old pregnant girl near a freezing lake in New Zealand, a brave detective will find herself up...


  • "jane campion'un 6 saatlik polisiye tv dizisi. basrollerde holly hunter ve elisabeth moss. yeni zelanda'da ve ilk goruntuler sanki sanki the killing'i cagristiyor. merakla bekliyoruz."
  • "sessiz,sakin ve derinden gelen, gereksiz efektlerden arınmış,sadece ve sadece iyi oyunculuk ve yeni zellanda ile dolu güzel dizi.faramir abimizi de özlemişiz."
  • "keskin geçişleri var bu dizinin, sert diyalogları, güzel oyunculukları ve çok değişik karakterleri izlenmeli."
  • "5. bölümünde sarı saçlarıyla lucy lawless' ın da yer aldığı, farklı karakterler ve yeni zelanda bezeli, tam anlamıyla sade bir dizi."
  • "twin peaks meets snatch tarzı bir dizi. doyamadım seyretmeye. 6 ve 7. bölümleri heyecanla bekliyorum."
  • "6. bölümü izleyip gözleri dolmayanın insanlığından şüphe ettiğim dizi. (bkz: you motherfuckers)(bkz: björk)(bkz: joga)"
  • "dram, suç, gizem üçgeninde ve enfes doğa çekimlerini barındıran 6 bölümlük dizi. selefleri the killing ve bron/broen'in yerini tutmasa da izleyiciyi sıkmadan kendini izlettiriyor."
  • "guzel manzaraya nazir bir kasabadaki hasta ruhlu insanlari konu alan dizi. bir yaniyla [gorsel] surekli insanin icini acarken, hikaye tum rahatsiz ediciligi ve gercekligiyle orada duruyor."
  • "2. sezonuyla geri dönüyormuş."




Facebook Yorumları
  • comment image

    ilk bölümünü izlemiş olduğum süpersonik polisiye drama. karanlık bir atmosferde çekilmiş olmasından kaynaklı bünyede hafif bir daralma ve depresif hisler yaratsa da konu itibariyle son derece sürükleyici olduğuna inanıyorum. gelecek bölümler için pek bir heyecanlıyız.


    (postneo - 8 Mart 2013 18:43)

  • comment image

    sessiz,sakin ve derinden gelen, gereksiz efektlerden arınmış,sadece ve sadece iyi oyunculuk ve yeni zellanda ile dolu güzel dizi.faramir abimizi de özlemişiz.


    (caladan - 5 Nisan 2013 14:33)

  • comment image

    5. bölümünde sarı saçlarıyla lucy lawless' ın da yer aldığı, farklı karakterler ve yeni zelanda bezeli, tam anlamıyla sade bir dizi.


    (sahra - 12 Nisan 2013 14:10)

  • comment image

    isminin neden "top of the lake" oldugunu son bolumde anladigimiz, yer yer huzunlendiren, yer yer dusunduren, oyunculuklari ve senaryosuyla oldukca etkileyen mini dizi. elisabeth moss ve holly hunter rolleriyle resmen butunlesmis. 2013 emmy veya altin kure'de odul almalari hic sasirtici olmaz.

    --- final bolumu spoiler ---

    paradise kadinlari ve gj... "keske yasadigim sehirde de boyle bir komun olsa, icim daraldikca gitsem," diyor insan...

    robin: gj, tui'ye yardim etmek istiyorum.
    gj: ah, siz de hep birilerine yardim etmek istiyorsunuz. su afrika'ya yardim etmek istiyor mesela. once kendine yardim et! ucaklardaki gibi! once kendi maskeni tak.
    robin: kendime nasil yardim edecegim?
    gj: dinlemiyorsan sana soylememin ne anlami var?
    robin: dinliyorum!
    gj: hayir! duydugun tek sey kendi cilgin dusuncelerin, surekli akan bir bok nehri gibi... dusuncelerini olduklari halleriyle gor. yardim etmeye calismayi kes, plan yapmayi kes, pes et! senin icin de, baskalari icin de cikis yok! burada yolun sonunda, dunyanin sonunda "cennet" adini verdigimiz bir yerde yasiyoruz. ama nasil gidiyor? mukemmel mi? hayir! hic olmadiginiz kadar delirdiniz. (sessizlik) yorgun musun? o zaman buraya uzan. kedi gibi... vucudun muazzam zekasiyla boy olcusebilecek hicbir sey yoktur. dinlen...

    --- final bolumu spoiler ---


    (charlotte light and dark - 22 Nisan 2013 18:07)

  • comment image

    bütünlüğü içinde en ilgimi çeken yanı kesinlikle gerçekçiliği olan müthiş yapımdır. hiçbir sahnede, hiçbir durumda tamamıyla kurgu, böyle bir şey olmaz duygusuna kapılmadım. genel olarak dizi ve film izlerken -fütüristik olanlar hariç- hep gerçek hayatta olabilme ihtimaliyle değerlendiririm senaryoyu ve oyunculuğu. ve bu dizi çok keskin gerçekçiliği, basit anlatımı ve derin finaliyle beni çok etkiledi. kısaca şans vermenizde fayda var.


    (postneo - 27 Nisan 2013 02:18)

  • comment image

    her bölümünü büyük bir keyifle izlediğim dizi.
    --- spoiler ---

    dna sonuçları manipüle edilmiş ve bebeğin babası al karakteri ya da diğer sapkınlardan biriymiş gibi geldi,sonunu izlerken özellikle al'ın pişkinliğini gördükçe
    ---
    spoiler ---


    (caladan - 27 Nisan 2013 22:56)

  • comment image

    son bölümüne kadar yalın, sakin, durağan ve fakat çok etkileyici olan bu dizi son bölümde hayal kırıklığına uğrattı beni.

    --- spoiler ---

    tui’ye gerçekte ne olduğunu anlamak 5 bölüm kadar sürmüşken hikayenin matt mithcam kısmına neden o kadar az değinildi. annesi ile olan ilişkisi nasıldı, tui’ye bu kadar düşkünken ona bunu nasıl yapabildi. tui gerçekten onun bebeğini mi doğurdu? matt, al’ın ne yaptığını biliyor muydu?

    tui’nin abileri hiçte öyle süklüm püklüm, babanın karşısında el pençe divan duran adamlar değillerdi, ilk birkaç bölüm korktukları vurgulandı ama gayet de güzel patakladılar o babayı. neden olayı gördükleri halde kardeşlerini korumadılar, umurlarında değil miydi?

    niye johnno ile ilgili onca şüphe tohumu ekmeye çalıştılar, onun yerine al’ın derinlemesine incelenmesini kırk kere tercih ederdim ben.

    al’ın ne kadar pis bir herif olduğunu anlamamızı niye son bölüme bıraktılar. o güne dek hiç açık vermeyen adamın inanılmaz şüpheci, problemli ama ısrarcı dedektifimiz robin’in gözüne soka soka o kadar kız çocuğunu arabasına alıp pizza gecesine götürmesi nasıl bir son sürat bağlamaktır hikayeyi. her sabah sporunu yapan, şık giyinen, kirli, düzenin adamı olmak daha kolaymış gibi davranan, ama o kadar da pislik olmadığı düşündürülen bu adamın robin’e aşkı gerçek miydi, yoksa kafasını mı karıştırmak istedi. ona “bir melek görünce anlarım, beni kurtar” derken ve robin’e bazı ipuçlarını verirken bilerek mi sonunu hızlandırdı?

    ayrıca cennet’teki kadınların çaresizliği, yalnızlığı, çıplaklığı inanılmaz sahiciydi. çok vurucu, çok üzücü çok gerçek. gj’in dümdüz, apaçık, insanı vuran cümleleri, her şeyden, herkesten tiksinir gibi bakması ama orada kalması sonra bir gün gelip çekip gitmesi, kimsenin onu durduramaması, farkındalığının insanı acıtan yalınlığı çok çok acayipti. bir bakıma zombiydi evet. tüm gerçeklere açık olmak kolay iş mi? hakikaten holy hunter sen nasıl bir kadınsın?

    ---
    spoiler ---

    tüm sorulara rağmen çok etkilendim kabul ama bir üç bölüm daha sürseydi benim için efsane olacaktı bu dizi.


    (angenoir - 22 Mayıs 2013 16:33)

  • comment image

    polisiye özellikleri zayıf, melankolisi çok ağır bir dizi. çocuk istismarı, cinayet, kadına şiddet, kanser, uyuşturucu... ne ararsan var. uzun zamandır bu kadar kasvetli bir şey izlememiştim. üzülmek ve kızmak isteyenler izlesin. o açıdan tatmin edici çünkü.


    (okumakistiyorumburadakileri - 14 Temmuz 2013 07:58)

  • comment image

    gerçeğe uygun bir diziyse vay yeni zelanda'nın haline dedirtiyor. erkekler, polisler, inanışlar türkiye'den beter. koyunlara tecavüz etmenin normal karşılandığı, kızların çocuk bile olsalar şortla gezmelerinin sürtüklük olması, yalan söylüyor, aranıyor vb gerekçelerle çocuklarla ilişkiye girmekte problem olmadığının düşünülmesi, 12 yaşında bir çocuğun hamile kalmasının kimseyi irrite etmemesi, polis teşkilatının olayı soruşturmaya gönülsüzlüğü, sosyal hizmetlerin adam gibi çalışmaması, pedofillerin rahatlıkla çocuklarla ilgili işlerde çalıştırılabilmesi vesaire vesaire. iç sıkan atmosferin üstüne bu berbat erkek yargılarını da ekleyince insana afakanlar bastırıyor kısacası


    (red g - 6 Ekim 2013 21:49)

  • comment image

    izlediğim en kaliteli mini dizi. bir diğeri için (bkz: mildred pierce)

    öncelikle şunu belirteyim, diziyi açıp da ilk bölümünü bir izleyeyim bakayım nasılmış diye bir düşünceniz varsa ardından kalan altı bölümünü de izleyip hemen bitiriveriyorsunuz. sonra üzülüyorsunuz..

    açıkçası ben son bölümde her şey açığa çıktı görüşündeki hiç kimseye katılmıyorum. bu diziyi, mini diziyi, uzun filmi...vb. güzel yapan en önemli faktörlerden biri her bölümde ufak ufak seyircisine olan bitenle ilgili ipuçları sunması. birazdan bölüm bölüm bu detaylara ineceğim. ama son bölümde patlayan bombaların hiçbiri benim için sürpriz olmadı, hali hazırda çoktan tahmin ettiğim sonuçlardı.

    artık çok eminim ki jane campion ve holly hunter sinemada ya da ekranda kesinlikle en sevdiğim duo. ötesi yok! en sevdiğim -hatta top onda- film listesinde de mevcut the piano ile başlayan birlikteliğin, top of the lake ile yeniden alev alması çok çok hoşuma gitti..

    diziye dönecek olursam...

    --- spoiler ---

    bir kere al'in bir haltlar karıştırdığı 2. ya da 3. bölümden belli oluyor. robin'in al'in evinde baygın uyandığı an ilk ipuçlarındandı mesela. sonra al patoloji uzmanını şarlatan olarak (ve adamın gizemli tavrını da vurgulayarak; otelde kalması...vs.) afişe etti ki demek ki önceden de bir vukuatlar olmuş. fakat en son 5. bölümde cafede çalışan sorunlu çocukları resmen masadaki müşterilerine sunuyordu. bir ara masaya kahve getiren kızlardan birini kafasıyla gösterdiği 3-4 sn. lik bir an bile mevcut. dolayısıyla son bölümde patlamadı aslında bomba.

    hatta ben tui'nin çocuğunun babasının da al olduğuna çok eminim, laboratuvarda matt ve kendisinin raporlarını değiştirdiğini düşünüyorum ki tui'nin son sahnede al'in salonundaki kanepede uyanması ya da al'in matt'in küllerini getirmesi de bunun göstergesiydi bence.

    unutmadan, tui'nin no one yazmasının sebebi de esasen matt'in robin'e, "no one tui'yi benim sevdiğim kadar sevemez" dediğinden değil, çocuklara tecavüz edilmeden önce uyuşturucu verilmesinden kaynaklı. dolayısıyla tecavüze uğradıklarının farkında bile değiller, tam da bu yüzden no one.

    tekrar edeceğim ama dizinin güzelliği burada zaten, her bölüm seyircisini sona taşıyan pek çok ipucu veriyor.

    bu entrikalarını bir yana bırakacağım ve beni esas keyiflendiren ve izlediğimden son derece zevk almamı sağlayan sahnelere değineceğim biraz.

    öncelikle adam & eve sekansları. örneğin matt ve grishina'nın paradise sınırları dahilinde ecstasy alıp eğlendiği sahneler ya da robin ve johno'nun ormanda tui'yi ararken bir anda ateşlendiği sahne. insan vücudunun çözülemeyen doğasının doğayla maksimum dozda karıştığı an... hem seyretmesi keyifliydi hem de beni bireysel olarak sevk ettiği düşünceler..

    new zealand'ın muhteşem doğası arka fonu süslerken geçen neredeyse tüm sahneler harikaydı ve aslında sanki bir tablonun önünde takılı kalmış da saatlerdir ayrılamamışsınız hissiyatı doğuruyor, bende öyle en azından. tıpkı the piano'da kumsalda çalınan şaheser gibi.

    onlarca dizi izliyorum ve bazen öyle karakterlere denk geliyorum ki insanlık tarihinde daha iyisi yaratılamaz diyorum; mesela brenda chenowith. fakat şu an çok çok eminim ki gj dizi ve televizyon tarihine gelmiş en uç ve ulaşılması güç karakterdir. bundan sonra daha iyisinin yaratılabileceğini gerçekten düşünmüyorum ve kendisinin top of the lake'ten en sevdiğim tiradıyla noktamı koyuyorum:

    bunny: what about love ? perhaps ı'm just meant to love cocks.
    gj: ı believe in the profit motive. what people called love, if its not reciprocated it turns into either apethy or hatred. become completely disillusioned. then the truth begins to express itself.
    bunny: what about loneliness ?
    gj: that's your best card.
    bunny: what for gj ?
    gj: to disillusionement! get that and get it good.

    ---
    spoiler ---

    en en son olarak da jane campion'ın yırtık kadın çorabı takıntısını yine yeni yeniden, tüm albenisiyle top of the lake'te görmek de tebessüm ettirdi..


    (phoebe buffay - 2 Şubat 2014 20:21)

  • comment image

    küçük bir kızın kendisini gölde öldürmeye çalışması ile başlayan dizi. tam anlamıyla drama.
    dizi çok durağan ve olağan gibi görünse de farklılıkları aslında en başından beri hissettiriyor.
    dizinin finali ise gayet basitti. bazı olayları tam olarak bahsetmeyerek seyircinin sezisine bırakıldığını düşünüyorum, havada kalan bir olayın da kalmadığını düşünüyorum. daha fazla anlatıp olayların ilginçliğinden alıkoymayacağım.

    dizi boyunca neredeyse hiç yok denecek müzik (acıklı gitar solosu dışında) olayı ise 6. bölümde çalan björk şarkısı ile son bulmuş buyrun. bir şarkı bir sahneye, bu denli güzel yakışabilirdi. 8/10


    (uberlin - 23 Şubat 2014 20:19)

  • comment image

    insanın hayatından rüzgar gibi geçip giden ve içinizde bir yerde iz bırakmayı başaran müthiş mini dizi.

    --- spoiler ---

    yukarıda analiz edilmiş farklı yorumlarla ama tartışmaya açık olmayan bazı sonları var top of the lake'in... tui'nin bebeğinin babasının matt olmadığı gibi, robin'in gerçekten de matt'in kızı olduğu gibi mesela... dedektif al'de bazı dengesizlikler olduğu çok belliydi ama çocuk pornosu sektöründe olması ve hatta bu işten kazandıklarıyla o muhteşem evde oturması gibi olasılıkları çok fazla kişinin anlayacağını düşünmüyorum. meğersem semtteki kafenin duvarında asılı olan çocuk fotoğrafları bir nevi teşhirmiş.

    ---
    spoiler ---

    top of the lake sert, acımasız ve gerçekleri en saf haliyle suratımıza çarpan nefis bir dizi... seyretmeyen çok şey kaçırır. ayrıca en boktan tv programlarına bile sayfalarca entry yazılan ekşi sözlük'te bu kadar az ilgi görmesi de bir hayli şaşırtıcı. gerçi bu duruma çok da üzüldüğümü söyleyemem, bazı özel yapımların çok popüler olmaması hiçbir zaman kötü bir şey değildir.

    bu arada 6. bölümde öyle bir sahne var ki, adamı silkeler atar... björk'ün muhteşem parçası joga ancak bu kadar iyi yedirilirdi herhalde bir yapıma, müthişsin jane campion.

    http://w150.wrzuta.pl/…the_lake_-_bjork_cover_scene


    (theogonia - 17 Mart 2014 02:15)

  • comment image

    guzel manzaraya nazir bir kasabadaki hasta ruhlu insanlari konu alan dizi. bir yaniyla [gorsel] surekli insanin icini acarken, hikaye tum rahatsiz ediciligi ve gercekligiyle orada duruyor.


    (eloise vera - 8 Mayıs 2014 17:25)

Yorum Kaynak Link : top of the lake