Süre                : 10 dakika
Çıkış Tarihi     : 04 Ekim 1983 Salı, Yapım Yılı : 1983
Türü                : Animasyon,Macera,Aile,Fantazi
Taglar             : seri başlığı olarak hayvan karakter adı,Bir sözcük dizisi başlığı
Ülke                : İngiltere
Yapımcı          :  Siriol Animation Ltd.
Yönetmen       : Dave Edwards (IMDB)
Senarist          : Robin Lyons (IMDB)(ekşi),Mike Young (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Jon Pertwee (IMDB)(ekşi), Derek Griffiths (IMDB)(ekşi), Peter Hawkins (IMDB)(ekşi), Melvyn Hayes (IMDB)(ekşi), Roy Kinnear (IMDB)(ekşi), Victor Spinetti (IMDB), Sheila Steafel (IMDB)

SuperTed (~ Super Ted) ' Dizisinin Konusu :
SuperTed is a TV series starring Derek Griffiths, Peter Hawkins, and Jon Pertwee. In a toy factory, after being made, a teddy bear is put in a storeroom after being deposed. The teddy bear is found by a cosmic being from outer space...

Ödüller      :

BAFTA:BAFTA TV Award-Best Animated Film


  • "(bkz: acid house)"
  • "suadiye atlantik sinemasına ilk defa gidildiğinde büyülenmek,bağdat caddesi'nin gidiş-geliş olduğu zamanları hatırlamak,big burgerde yemek yiyip,tarabya plajından denize girmektir."
  • "hd ve dd demek..."
  • "pazar 88, pazar 89, pazar 90, pazar 91, pazar 92...(bkz: mustafa yolasan)star 1 kanalı, renkleri yeşilden maviye donen polisler..."
  • "new kids on the block dinlemek, inönü ve baykal çekişmesi gündemde olduu için bu isimleri sık sık duymak... leblebi tozu, minti, mabel, para çikolata..."
  • "tipi tip cignemek."
  • "(bkz: he man)"
  • "trt de cumartesiden cumartesiye yi izlemek"




Facebook Yorumları
  • comment image

    her ne kadar 80lerde çocuk olmakve 90larda çocuk olmakgibi iki tanım hali hazırda sözlükte varken; bu tanım saçma gibi gözükse de öyle değildir 80lerin sonunda 90larin başında çocuk olmak başkadır işte. yer yer 80lerde çocuk olmak'la benzerlik gösterir ama. bu zamanlarda çocuk olanlar ne 80lerin havasını tam manasıyla yakalayabilmiş ne de 80lerden kopabilmiş, öte yandan 90ların başındaki birçok olaydan da önemli ölçüde etkilenmiştir. 80lerden 90lara geçiş sürecinde çocukluğunu yaşayanların gözünde o zamanların ayrı bir yeri olduğunu belirtmek gerekir.

    80lerin sonunda 90larin başında çocuk olmak televizyon demektir aslında. o zamanki çocukluğu etkileyen en bütük olay televizyondur.bu çocuklar üstelik sadece trt'yi değil interstar, show tv gibi ilk özel kanalları görmüş orada yayınlananlarla büyümüştür. darbe, tüp kuyrukları, ekmek karnesi gibi olgulardan uzaktırlar kenan evren, turgut özal, erdal inönü gibi politikacılarla fazla ilgilen(e)memiştir. ama süleyman demirel, tansu çiller, necmettin erbakan, mesut yılmaz gibi insan beyninde onarılamaz zararlara yol açan poltikacıları görüp zaten müsait ortamda apolitikliğin dibine vurmuş birçok insanın çocukluğu işte bu zamanda geçmiştir. bunlar körfez savaşını küçükken görmüş, eski atlaslarda sscb'yi görünce rusya'yı arayan gözlere sahip, sürekli pkk muhabbetini duymuş gap projesi için neler yapıldığını bilmiş, ülke ekonomisinin bok gibi olduğunu o zamanlar öğrenmiş, bir de arena izleyip milletin yolsuzluklarını görmüştür. hayat hakkında oldukça karamsardırlar e ne olacak tansu çiller-necmettin erbakan koalisyonunu görmek demektir, 80lerin sonunda 90larin basinda cocuk olmak :)

    yanlız ilginçtir bu grup çok kanallı dönemde o zamanlar kanallarımız 70ler ve de 80lerin filmlerini anca yayınlayabildiğinden 80ler kuşağının değerlerine çok da uzak kalmadan büyümüştür.daha doğrusu avrupa ve de amerikanın 80 kuşağının değerleri anca geldiğinden türkiyeye aslında 80lerin sonunda 90larin başında çocuk olanlar yaşamıştır. türk sinemasının o zamanlardaki sanatsal(!) tarzı itibariyle türk sinemasını evde televizyonda izlemek demek; açıkhava sineması, sinema salonu nedir bilmemektir bu zamanlarda çocukluk. sonra holywood un sinema salonlarında cazibe yaratmasıyla sinema nedir öğrenecek olmaktır.

    televizyondan birçok şey öğrenen bu kitle 90ların sonunda artık genç olunca kendisine televizyondan başka yeni oyuncaklar bulmuştur.bilgisayar, internet ve de cep telefonu. internet gençliği adı verilen ( böyle bir adı ben vermedim ama medyada duymuşsunuzdur kesin) topluluğun kökleri büyük ölçüde bu tarihlerden gelmektedir.

    müzikal anlamda ise tam bir bocalama yaşamaktır, abilerin , ablaların etkisiyle metal'e , grunge'a meyilli bünye 90larda popun etkisi altına girmişken sonralarda rap'e doğru da kaymış ne yapacağını sapıtmış "hey corç versene borç olmaz maykıl bende de yok" diyerek balataları sıyırmıştır.kıyafet konusunda 80lere nispeten daha iyi seçimler demektir, en azından kot içine sokulmuş kazaklar, iğreti toplanmış saçlar yok demekttir.(zaten 80lerden daha kötü bir moda gelebilir mi yeryüzüne bilmiyorum)

    herşeye rağmen bence güzel bir duygudur 80lerin sonunda 90larin basinda çocuk olmak, kendimin de dahil olduğu o zamanların tadı hep başka olmuştur. aslında herkes için çocukluğunun ayrı bir önemi vardır, ne zaman yaşanmış olursa olsun. (entry'imizi de 3. sınıf gazete yazarı tadıyla bitirmiş olduk...)


    (halbuki - 18 Nisan 2004 19:42)

  • comment image

    ayrıca atari salonlarına gitmek, on jetonu daha ucuza almak, street fighter, mortal kombat gibi oyunların filmlerini dört gözle beklemek, kara kutu* oynamak, joystick kırmak, bir demet tiyaronun sıkı takipçisi olmak , taso oynamak, örümcek adamı izlemek, hulk izlemek, tsubasanın dönümlerce koşması demektir.


    (halbuki - 18 Nisan 2004 19:44)

  • comment image

    gunumuzde cocuk olmaktan kotu olan olgu. playstation 2 yok p4 2.8 ghz pc ler yok dvd dolayısı ile divx yok fenerde nobre yok pierre yok. eeee ne var comodor 64 var vhs ler var tetris var fenerde mujdat var novak var. ama yinede neyleyim oyle cocuklugu diyemiyorum mahalle arası maçlar var geceleri saklambac oyunu var daha neler neler simdi ki cocuklar teknoloji cocugu.


    (jelly - 18 Nisan 2004 20:04)

  • comment image

    bir sekilde 80'lerin ortasinda dogmus ve dunyaya herkesin neye ugradigini sasirdigi bir donemde gozunuzu acmissinizdir. insanlarin cogu fasit ve daktilo disinda klavyeli bir arac gormemisken dedenizin pacman* oynamasi sizin icin gayet de normaldir... zira hayatiniz o ana kadar pacman'in labirenti ile (trt2 sag olsun) david bowie'nin labirenti arasinda gecmistir. (yaklasik 10- 12 yil sonra david bowie ile tekrar karsilastiginiz zaman "ya dur ben bu adami bir yerden biliyorum" demeniz, ya da tam tersi labirynth adini tekrar duydugunuzda "ama dur ben bu filmi bir yerden biliyorum" demeniz de muhtemeldir)
    barba papa, telechat, cenk koray esprileri ve baris manco/sezen aksu/nilufer/kayahan sarkilari ile yavas yavas olusmaya baslayan dunya fikriniz sokak denilen hedeyi kesfedene kadar sizin dunyaya karsi olan tek pencerenizdir . ufak ufak kesfettiginiz sokak fikri ise aslinda sizin icin cok da cezbedici olamayabilir ne de olsa sokak sadece bmx bisikletinizle gezmekte kullandiginiz asfalt bir duzlemdir. aileniz asla sizin sokak sevmezliginizi anlayamayacak ve sizin gercekten ayni dunyanin farkli bir zamaninin insani oldugunuzu anlamalari cok zaman alacaktir.
    susam sokagi ve trt'nin guzide bir dakika, once alisveris sonra fis, gibi mesaj icerikli deneysel kisa film calismalari beyninize islenecek ve nereye giderseniz gidin kapagi kirilmis bir baharatliga tornaci'dan yeni kapak yaptirabileceginiz, kiz olmasaniz da kacik coraplari diger bacagi kacik coraplara dikerek yeniden kullanabileceginiz her zaman kultur hazinenizin temel taslarini olusturacaktir. evet sony trinitron televizyonunuz, karsisinda transformers'dan yildiz savaslarina (ki 2 yasinda ilk kez chewbacca'yi gordugumde n'asil korktugumu hala hatirliyorum) size apayri dunyalari sunan bu "aptal kutusu" hayatinizin en onemli parcasidir. cunku karsilikli anlasabildiginiz tek sey odur. kesinlikle dunyanin geri kalaniyla ilgilenmez her sekilde arada kalmis bir zamanda ve yerde yasadiginizi fark etmezsiniz ne de olsa seker fabrikalarinda o anlamini bilmediginiz grev denilen seylerden olmazdigi surece siz corn flakes'inizi yiyebilmektesinizdir...
    sonra gun gelir seksenlerin sonuna yaklasilir artik madonna ve cikolata renkli sarkiciyi da kesfetmis dunyaya acilmissinizdir, artik etrafta "tyillerr tyiller beybi! "* diye cigirinabilir, bir kenardan da 16-17 yasinda yeniden kesfetmek uzere alphaville, blondie parcalarini bilincaltiniza yerlestirebilirsiniz.
    artik zamani gelmistir bu boyali dunyanin disina cikmanizin, her seyin guzel olmadigini anlamaniz icin zaman uygundur:
    siz daha ddr , bd, cccp nedir bilmezken 89 yilina gelinmis ve evet duvar'in** goruntuleri televizyona yansimaya baslamistir. anlamlarini cok sonra ogreneceginiz revizyon, glastnost, perestroyka gibi kelimeler de etrafta donmektedir. sizse daha ilk okula yeni baslayacaksinizdir. gene de butun bunlar pek onemli degildir cunku abileriniz tanju colak ve seytan ridvan sizler icin yesil sahalarda herseyi yapmaktadir.
    dogan kardes sayesinde okumayi sokmussunuzdur ama baslamak uzere oldugunuz ilkokul'un mufredat'i degisen zamanlari goz onunde bulundurmadigi icin zorlu bir sene sizi beklemektedir, netekim hoca simdi tarak cizecegiz dediginde hocam o tarak degil <caps>e</caps> diyecek ve sopayi yiyeceksinizdir. evet 90'lara girmisizdir bile okulda fis yazip eve gelip amstrad'inizda:
    10 rem "ali ata bak"
    20 print cokonat
    30 goto 10
    run
    yazmakta ve bundan buyuk bir keyif almaktasinizdir.
    bu sirada ilk kufurlerinizi ve el hareketlerinizi ogrenmeye baslarsiniz.
    daha sonra gun kapiya dayanir ve cocuklugunuzdan beri sandignizdan sik duydugunuz savas kelimesi, irak'tan canli olarak, ufak dunyanizin tek penceresi olan televizyonu ele gecirir, evet bu sure icerisinde star1 de acilmistir ve ilginizi inanilmaz cekmektedir "ninca tospagalar" ve "denvir di last daynisor" soylemeyi en sevdiginiz sarkilardir; ancak gene de simultane tercume soundtrackli, bombardman goruntuleri icinizi kaplamistir. daha sonra "siz hic savas gormediniz" diyecek olan insanlara "evet belki, ama sizin zamaninizda savas televizyon sayesinde evinizden iceri girmiyordu" demek ihtiyaci hissedecek ancak insanlarin bunu anlayamayacagini dusunerek kendinizi tutacaksinizdir.
    gun olmus devran donmus rusya yikilmis elinizde teselli armagani olarak sadece tetris kalmistir. uzayda kalan kozmonot abimiz ise sizin butun bu olaylar butununden cekip cikartiginiz dikkatinizi ceken tek sey olmustur ve daha uzunca bir sure boyunca plastip sov'daki gorbacov tiplemesinden baska bir sey de dikkatinizi cekmeyecektir. ne de olsa artik bu dunyada kil oldum abi vardir ve ondan daha onemli bir sey olamayacaktir. ayrica pazar gunleriniz sans yolu ile senlenmeye devam etmektedir.
    zaman daha hizli ilerlemeye baslar, bulmaca manyakligi sarmistir etrafi, zaman biraz daha ilerler busure icerisinde etraf seden gurel'den yonca evcimikten gecilmez olmus sizse masal kasetlerinizi artik bir kenara birakmis 3 kasetlik arsivinizin cilkini cikartmaktasinizdir. takvimler sene olarak 96'yi gostermeye basladiginda cocuklugunuzun son kalesi olan hava kirliligi ve puslu sehir isiklari* da tarihe karismak uzeredir. bilal denge kitaplariniza sarilmis veya yeni birakmis ilk ciddi sinaviniz oldugu iddia edilen sacmaliga hazirlanirken siz de buyumege baslamissinizdir. tasolariniz sizin icin legolarin ve majorette arabalarinizin onune gecmistir... daha ufak seylerle yetinmeye ve kendinize toplumda bir yer aramaya baslarsiniz. 8 sene ugratiktan ve basarili olamadiktan sonra da gecenin bir vakti butun bunlar gelir akliniza oysa bilirsinizki ekranin diger tarafinda olmadigi surece iliski kurmakta her zaman icin cok zorlanacaksinizdir. iste 80'lerin sonu 90'larin basinda cocuk olmak boyle bir seydir. *


    (murdurungulu - 13 Mayıs 2004 03:42)

  • comment image

    bu kuşağın bir avantajı da kablolu yayına geçme şerefine ermiş olmaksıdır.
    sarı bir çubuğu tvye sokup döndürmek suretiyle kanal ayarlaması yapılan 8 kanallı kumandasız televizyon, uzaktan kumandalı 100 ekran beko tvyle değiştirilince eski tv için ağlayan bir kuşaktır bu.
    çernobilin kucağına doğmuştur,radyasyonlu çayla ,fındıkla büyümüş,hormonlu bir gençlik olmuştur.özalı televizyondan yane icratin içinden ,o koca gözlük-kalem kombinasyonundan ve saatler süren konuşmasından tanır. anadoludan görünümü izler köyümüz köylümüzprogramını bilir,23 nisanlar o zamanlar dahi çok renklidir.dünya ülkeleri henüz türkiyeyi aldığı kararlar için protesto etmediğden katılım olur,her türk genci gibi en bir kez stadyumdan izler 23 nisanı.
    pkk yı yeni yeni duyar, kucağında bebeğiyle öldürülen annenin fotoğrafları sa sırasıra dizilmiş; o ölü ele geçirilen pkk militanı cesetleri de hafızasındadır...
    ordunun ele geçirdiği tüfeklerle masa süslenmesine şahit olcaktır, bu kuşak mermilerle beyaz örtülü masaya t.c yazılır sanacak;sağ eliyle barış işareti yapanlar bu kuşağa hep sol eliyle de gözünü kapayan teröristleri anımsatacaktır.
    susam sokağına tapılır,muppet showun piggysiyle aşk yaşanır.
    burda dergileri henüz türkçe kapaklı ve almanca içeriklidir...


    (lollabits - 9 Ağustos 2004 19:07)

  • comment image

    (bkz: arena) sağlık skandalı dosyası nı açar, birden türeyen su istasyonlarında suların filitreler yerine kadın çorabından damıtılması hafızlara kazınacaktır...su almaya bidonla en yakın istasyona değil elde 3 litrelik tombalak cam şişeler bilmemne çene suyuna kadar gidilir.
    damacanayla su getiren kamyonların ardından, yerlere atılmış ,camların kapağına takılan şu kurşundan mühürler itinayla toplanır.
    80'lerin sonu 90'ların başında çocuk olan kızlarda at kuyruğu erkeklerde amerikan traşı başlıca bir modadır.
    mon ami pastel boyaları artık pazarda bile satılmaktadır.(bkz: crayon)lar gibi yenmez aralarındaki tek fark budur.
    kırmızı kalem ve kurşun kalem ayrılmaz birer iklidir.
    bu çocukların parmakları; kılıf giydirilmiş rotringler olmadığı için yazmaktan nasır tutar ,özenle doldurulan (bkz: kenar süsü)leri böyle ağıa açık, dil
    bir karış dışarda oluşturulduğundan genelde dil kuruması çokça görülen bir rahatsızlıktır.
    kokulu silgiler,kokulu kağıtlardan koleksiyonlar oluşturulur.
    mavi, mimar sinanlı 10 bin liralarla ekmek ,cips alınır.taso dönemi başlamak üzeredir.


    (lollabits - 9 Ağustos 2004 19:22)