Ödüller :
Academy Awards - Oscar : "En İyi Kısa Film"
walter benjamin'e göre kayıt teknolojileri (fotograf makinesi, ses stüdyosu vs) sanat yapıtının biricikliğini kaybettirmiştir. daha önce sadece hakim bazı kişilerin elinde bulundurulan sanat yapıtları sadece onlar istediği zaman ve sadece onların istediği kadar kişiye ulaşabilirdi. mesela x bestesini y sanatçısından dinleyebilmeniz için, o sınıfa ait olmanız ve o konser salonunda bulunmanız gerekirdi. ya da mona lisa'yı görebilmek icin paris ve louvre'a gidecek kadar paranız olması lazımdı. işte bu kayıt teknolojileri, yani mekanik yeniden üretim, bir yandan mona lisa'nın sadece louvre ait olan biricikliğini ve ulaşılmazlığını kaybettirirken bir yandan da görüntüde ve diğer sanat dallarında demokrasiyi sağlamıştır. bu sayede görüntüde demokrasi kazanılmış ve görmek/izlemek herkese ulasabilir hale gelmiştir. sinemayı çok önemseyen benjamin, sinemanın bir süre sonra yepyeni sanat dalları doğuracağını ve böyle devam edeceğini de söyler.makalede ayrıca sanat sanat içindir mottosunun da analizi yer alır. bu mottonun faşist kökeni incelenir.
(zenizedi - 26 Kasım 2006 22:15)
orijinal basligi su sekildedir: "das kunstwerk im zeitalter seiner technischen reproduzierbarkeit"
(hemingway - 17 Mayıs 2007 08:03)
'communism responds by politicizing art.' diye bittiği için ayrı bir sevdiğim başucu makalesi.özellikle sanatçıların, dijital sanatla uğraşanların ve tabii ki de 'kültürel çalışmalar' okuyan öğrencilerin hatim etmelerini dilerim, isterim, salık veririm.
(fake plastic love - 5 Mayıs 2008 01:52)
benjamin'e göre sanat eserini özgün kılan şey, onun kült değeriydi; biricik formunda "şimdi ve burada" olmasıydı. tekniğin olanaklarıyla yeniden üretilebildiği vakit, sergileme değeri kült değerinin önüne geçmiş, artık çoğaltılabilen bir şey olan sanat eseri "aura"sını, yani özel atmosferini kaybetmişti. bu noktada fotoğraf'ın ayrı bir yeri vardı benjamin'e göre. erken dönemlerinde sıklıkla insan yüzünün fotoğrafın odak noktasını oluşturuyor olması tesadüf değildi, çünkü uzakta ya da ölmüş insanın yüzü hala belli bir aura'ya sahipti. insan yüzü fotoğraftan çekilip insan fotoğrafın odak noktası olmaktan çıktığı anda, sergileme değeri kült değerinin önüne geçti ve fotoğraf da aura'sını kaybetti.
(zverkov - 18 Ocak 2009 21:39)
tiyatro izleyicisi, oyuncusuyla aracısız muhatap olurken; sinemada kameranın ara buluculuğu söz konusu. o yüzden izleyici subjektif bir pov edinemez. kamera nezdinde kameramanın marifetine ve yönetmenin gözüne esir olur. out of focus olan alanları takip etmeye çalışarak film içinde film izlemek gibi deneysel girişimler bile bu esareti kıramaz çünkü kadraj içindeki her şey yönetmenin tiranlığından nasibini alır, eğer almıyorsa da o ad kovulur üç sahneye. sinemada yönetmenin, tiyatroda ise metnin tanrılaşması işte bu temel prezentasyon farklılığının sonuçları.sinema ve tiyatrodaki oyuncu/oyunculuk uygulamasının farklılığı da bu mekanik aksamın peygamber misali tanrı ile kul arasına girmişliğindendir diyor benjamin. o sebepledir ki sinemada oyuncu, canlandırdığı karakterden önce, aktör olarak vardır. tiyatroda ise oyuncu, sahnede her daim karakter olarak var olmak zorundadır, aktörlüğe soyunamaz, soyunmaya kalkarsa da dımdızlak kalıverir. sinema oyuncularının tiyatro oyuncularından daha büyük "isim" olmalarının asıl sebebi de bu sunum değişikliğinin doğal sonucu. öte yandan ünlü tiyatro oyuncuları, şöhretlerinden oynadıkları karakterleri soyutlayamaz - canlandırdıkları karakterlerle birlikte anılırlar. broadway gösterilerinde olduğu gibi, haftada bir olmak üzere iki sene boyunca, toplamda yüzlerce defa aynı karakteri oynamış bir tiyatro oyuncusunun, show sona erdikten sonra kendine gelmesi bile meseledir. o nedir öyle... insan kendini yeni boşanmış, şizoid, katil gibi bile hissedebilir, hepsi birden aynı anda ya da ayrı ayrı.
(jeordie - 27 Ocak 2010 22:23)
benjamin bu yazısında bu mass reproduction'ı tamamen olumsuzlamaz, ya da tamamen negatif bir şey olarak algılamaz; adorno ile ayrıldıkları noktalardan biri budur. burada bile bir kurtuluş ümidi, bir redemption arar ve bulur da: sanat eseri aurasını,bununla birlikte kült değerini kaybeder, bu değer sergileme değerine evrilir, ama bu da daha önceleri ona ulaşamayan kitlelere sanat eserini açmış olur: çeşitli farklı formlarda bile olsa. kitleler, sanat eserini oturup izlemekten, onu takdir etmekten* ziyade onu kurcalar, içini dışına çıkarır, dokunur, bambaşka hallere sokar. kamera da böyledir, kameranın gözü, yaşamı, gözün görmediği biçimlerde görür ve gösterir, görüntüyü yakınlaştırır, uzaklaştırır, kurcalar, yerinden eder. bununla beraber montaj da bambaşka akış imkanları sağlar.bu nedenle benjamin, müzmin pesimist adorno'dan daha farklı bir yere sahiptir kalbimde: içnde hala umut vardır (ölüme giderken bile).
(karia - 27 Ocak 2010 23:24)
okuyalı 4-5 yıl olmuş bu muhteşem makaleyi. ama bugün bakınca, sadece şu beş yıllık süreye mesela, elbette benjamin'in öngördüğü sanatın yeniden üretimi sanat eserinin aurasına zarar vermiştir, ki bence benjamin içten içe bunu sanatın bir anlamda demokratikleşmesi olarak algılar* ancak sanatın biricikliğine zarar verecek diğer olguyu "sanat üretim araçlarının kitlesel üretimini" ön görememiştir bence.şu herkes elindeki smartphone'un kamerasına, içindeki pre-ready fotoğraf filtrelerine, tüm sonsuz benzersiz koşul larıyla çekilmiş manzaralar fotoğraflarına bir sanat eseri muamelesi yapıyorsa ve bir sanatçı edasıyla bu fotoğrafın bir sanat eseri olduğunu ve hak ettiği ilgiyi bulması gerektiğini düşünüyorsa, kapitalizm 100 yılda sadece sanat eserlerini orijinal ya da dejenere edilmiş varyetelerini metalaştırmamış, aynı zamanda, bir cep telefonu kamerasını ya da başka bir cihazın bir meta değil bir sanat üretim aracı olduğuna ve bu araçla üretilen "her ürünün" sanat eseri olduğuna bizi ikna etmiştir. daha da ilginci bu ürünleri bize bir sanat eseri olarak ittirmeyi de başarmıştır. ve daha daha ilginci bu sanat eserlerini estetik kriterlerden çok bir nevi kamusal bir juriyle "like"larla, rt'lerle, "fav"larla, "pin"lerle ölçebilir hale gelmiş olmamız.
(piknik tupu - 4 Kasım 2013 01:41)
"tekniğin olanaklariyla yeniden üretilebildiği çağda sanat yapiti" http://www.fotografya.gen.tr/…/w_benjamin_index.htm adresinden okunabilecek walter benjaminin pasajlar calismasindan bir bolum.
(zemheri - 9 Kasım 2004 18:46)
mekanik üretimin sanat eserini "aura"sından uzaklaştırdığını, sanat eserinin tarihi kanıtlarını ve dolayısıyla otoritesini tehlikeye attığını savunur.çıplak gözle görülen imge eşsiz ve kalıcıyken bu imgenin yeniden üretiminin gelip geçici olduğunu ve çoğaltılabildiğini söyler. gerçeklik kavramının işlevi sanat eserinin değerlendirilmesinde belirleyicidir. sanatın dünyevileştirilmesiyle, gerçeklik sanat eserinin kült değerinin yerini alır.
(beatific - 26 Kasım 2004 10:01)
ingilizcesini de http://www.dxarts.washington.edu/…/wk1/benjamin.pdf adresinden okuyabileceğiniz eser
(fistikci haseki pasa - 21 Mayıs 2005 17:01)
mona lisa nın dünde bugüne değişimini vurgular ,ne tarafa doğru hızla katetmekte olduğumuzu gösterir benjaminin bu yazısı ,dili oldukça ağırdır ,güçtür fakat notes kısmından pasaj içinde verilmek istenenlere doğrudan ulaşılabilir. sinemanın da resim, heykel gibi sanat dallarında görüldüğü üzre, bi süre sonra değiştirileceği bambaşka sanat dalları doğuracağını ve bunun sonsuz bi devamlılık olduğunundan bahseder.
(ditriell - 30 Ocak 2006 16:22)
Yorum Kaynak Link : work of art in the age of mechanical reproduction