• "arkadaşlar patır patır başvururken , benim yazı uzattıkça uzatmama sebep olan kapıdaki sıfatım. mezun olduk, azcık tadını çıkaralım. bir de kartvizit bastıran var. ben denize gidiyorum arkadaş."




Facebook Yorumları
  • comment image

    4 modeli vardır;

    1) sekreter tip stajyer avukat:

    bu tip stajyer avukatlar; sabah büronun kapısını açar, çay taşır, fotokopi çeker, bulaşık yıkar. msn i sürekli açıktır. bir ileri modeli avukatının duruşma defterini, dosyalarını düzenler v.s. hukuk fakültesinde geçen yıllarına yazık edendir.

    2) icra takip memuru stajyer avukat:

    bu model de bütün gün o icra dairesi senin bu icra dairesi senin dolaşır. takip talebi açar, onların tebliğ, ödeme emri, haciz v.s işlemlerini takip eder. en acınası durumda olan stajyerdir zira bütün gün icra memurlarına iş yaptırabilmek kıçını yırtar.

    3) zengin büronun boş stajyeri:

    en afili stajyerdir. yüksek maaş alır, kendisine ait odası olur. avukatı arada sırada araştırmak için ödev verir, onun dışında bir halta yarayacak iş yapmaz, zira büronun işi az ama öz olduğu için ona iş düşmez. odasında boş oturarak stajyerlik dönemini geçirir.

    4) meslek öğrenen stajyer modeli:

    avukatlık mesleğini her hali ile öğrenen stajyerdir. icra takibinden, dava ikame edip mahkeme işlemleri ile uğraşmaya, dava dilekçesi hazırlamaktan müvekkil ile görüşmeye dahi katılan stajyerdir. gerçek anlamda mesleğe hazırlanan stajyer olarak en donanımlısı, tercih edilesidir.


    (chewy - 14 Ekim 2006 00:52)

  • comment image

    çeşitli mahkemelerde özellikle çok bilmiş kalem müdürlerinin ve hatta hakimlerin "sen şunu/bunu yapamazsın, sadece icra ve sulh mahkemelerinde bir de icra müdürlüklerinde işlem yapabilirsin (kendi çaplarında avukatlık kanunu madde 26'ya atıf yapıyorlar) bakın kendi kanununuz yazıyor." gibi laflarına cevaben; öncelikle son derece sakin bir tavır ile, "avukatlık kanunu'nun ilgili maddesinde bir stajyer avukatın 'hangi mahkemelerde duruşmalara girebileceği'nin düzenlendiğini" belirttikten sonra, "avukatlık kanunu madde 46'ya göre mahkemelerde iş takip edebileceğini ve dava ve takip dosyalarını dilediği gibi inceleyebileceği gibi, yanında staj yaptığı avukatın talebiyle birlikte dosyalardan örnek alabileceğini" belirtip; akabinde "türkiye barolar birliği avukatlık staj yönetmeliği"'nin 18. maddesini dayanak göstererek işleminin yapılmasını talep etmesi ve işine devam etmesi gereken kişilerdir.

    daha sonra gol atıp sevinmeyen thierry henry edası ile kalemden çıkabilir, veya başka bir memurun yanına seyirterek "evet nerede kalmıştık" dercesine isteğinizi dile getirebilirsiniz.

    bu arada sözkonusu yönetmeliğin 18. maddenin 1. fıkrası şöyledir:

    "stajyer, staj eğitim* çalışmalarını aksatmamak koşuluyla, avukatla birlikte duruşmaları izler. avukatın yazılı olur* vermesi halinde bizzat avukatlık kanununda belirtilen mahkemelerdeki duruşmalara girer. mahkemeler ve idari makamlardaki işleri takip eder. dava dosyalarını hazırlar, gerekli araştırmaları yapar, yazışmaları düzenler, icra takipleri yapar, takip hukukunun aşamalarına eylemli biçimde katılır. stajyer stajını yaparken meslek ilke ve kurallarına ve yönetmelikte yer alan kurallara uygun davranmakla yükümlüdür."

    (bkz: türkiye barolar birliği avukatlık staj yönetmeliği)


    (calibra - 25 Ocak 2007 18:03)

  • comment image

    savcısından tutun mübaşirine kadar, adliyede kim var kim yoksa bu arkadaşlara bağırır.
    patron olmayacak iş ister, kalemdeki eleman da -isterse bal gibi yapacaktır o ayrı- yapmaz mı yapmaz, arada kalan yine bu arkadaştır.
    neredeyse ücretsiz çalıştırılırlar üstelik. okuldayken ailelerinden aldıkları harçlık bile değildir kendilerine uygun görülen maddi karşılık.
    çalıştığı ofisteki avukatlar herbirşeyi son güne bırakır biriktirir, tüm son günler bizim stajyerde patlar. aynı gün tüm adliyelerde birden olması gerekebilir ki istanbul'daki en bol şeylerden biri de adliyedir.
    ha tüm bunlardan sonra bir de ofise gidip dilekçe yazar, duruşma günü girer, topladığı evrakları yerleştirir, dosyalama tasnifleme bilgilendirme kıl tüy yapar.

    netice itibariyle, "verdiği rüşvet aldığı ücretten az ve yediği azar herkesin yiyebileceğinden fazla olan insan türü"dür, verilecek tanım.

    "çok yorgunum
    beni bekleme patron
    duruşma günlerini başkası girsin
    sakin, nezih, adil bir adliye...
    beni o adliyeye gönderemezsin" naziresinin kahramanıdır.

    ücretli avukatlarla birlikte, emeği en çok sömürülen insan grubundandır.
    ücretli avukat dediğimiz kişi teknik olarak ssk'lı işçidir ama "işçisel" haklarını koruyacak bir örgütlenmesi bulunmamaktadır - baro dediğinizi duymayayım. baro dediğimiz, staja başlamak için "paraya ihtiyacım yok zaten benim, çalışmicam tabi ki" yazısının altına imza attıran bir kurumdur. avukatlığın vakarıyla bağdaşmıyormuş efendim...

    vakar dedim, evet. savcının hakimin önünde "evet efendim, siz nasıl uygun görürseni efendim"siz konuşamayacak ve kalemde karşılıksız iş halledemeyecek olan, gerçeküstü çalışıp gerçek olması utanç verici karşılıklar gören insanların mesleğinden bahsediyorum.

    fakat bir yandan da bu bahsettiğim, savunma hakkı gibi bir hakkın varlığının devamını sağlayan; olmadığı takdirde bir adalet sisteminden bahsedemeyeceğimiz kadar temel ve vazgeçilmez bir mesleğin ta kendisi. avukatlar da, hangi meslekten ve ne kadar güce sahip olursa olsun, başı sıkışan istisnasız herkesin koşarak yardım istediği insanlar tabii ki.

    somut duruma tahammülü imkansız kılan da bu çelişki işte. o kadar vazgeçilmezken bu kadar itilmiş olmak.

    iki adımda kırk tane hukuk fakültesi olursa böyle de olur beter de olur.

    güzel atlara binip gidesi gelir insanın.


    (dagny taggart - 8 Temmuz 2007 22:00)

  • comment image

    küçük dağları ben yarattımdan, mınıskim nerden hukuk okuduma doğru geçiş yapacak olan bir halet-i ruhiyeye sahip olunan bir senelik süreçtir. sancılıdır.
    şöyle daha iyi anlaşılır sanırım. yeni mezun arkadaş bir hevesle uzmanlaşacak bir dal belirler kendine. enerji piyasası hukuku üzerine çalışmak isteyeninden, uluslararası deniz ticareti hukukuna kadar uzanan bir skala da branş seçen yeni mezun evladımız, adliye kapısından içeri adımını atar atmaz, müzekkere ne, derdest ne demek, pul nerde mınakoime kadar uzanan bir afallama dönemi içine girer. takriben 4-5 ay sonunda adliyedeki memurlarla enseye şaplak göte parmak duruma gelmenin kendisi için hayırlı olacağına karar veren gencimiz, "baba naber, nasıl koydu fener ama?" muhabbetine geçmeye başlar. bayanlar içinse olay "fönünü nerde çektiriyorsun?"a gelmeye başlamıştır artık.
    velhasıl kelam 4 senede öğrendiğini ,ki bunun 7 seneye kadar yolu vardır, 1 senede unutma dönemidir efenim. herşeyi sıfırdan yeniden öğrenmeye başlarsın/başlarız.


    (izaleisuyuu - 31 Mart 2009 10:26)

  • comment image

    birden bire girdiği saçma iş hayatına adaptasyon süreci zorlu geçen müstakbel meslektaş.

    sevgili stj. av. arkadaşlar, içinde bulunduğunuz durumu gerçekten anlıyorum -ki bu ilgili entry'm ile de sabit. fakat siz de lütfen biraz açıkgöz olun canım. ukala memurlar höt deyince pısıp kaçmayın. gidin hakima şikayet edin. hakim höt derse de kaçmayın, "kendinize" şikayet edin ve savunun kendinizi. şurada 3-5 ay sonra cübbenizle geçeceksiniz hakimin karşısına, o zaman da mı pısıp kalacaksınız? daha neler.

    adliyede hiçkimse sizin işinizi kolaylaştırmaya çalışmaz. kendinize acıyıp, sanki kimse sizin kadar çalışmıyormuş gibi düşünüp, dünyanın başınıza kaldığını düşünmeyin. evet, işleri son güne bırakmak bizim hatamız, kabul ediyorum. tamam yaptım ama sor bakalım niye yaptım. zaten bütün gün duruşmalara koşturup gelip bir de yüzlerce -evet yüz+ler- dosyayla uğraştığım için olabilir mi bu? birbirimizi idare edicez, böyle bu iş.

    sevgili stj. av. arkadaşım, seni gerçekten anlıyorum zira 1.5-2 sene önce aynen senin gibiydim. fakat lütfen, mesain akşam 7'de bitiyorken sen 5'te yoldan arayıp "bütün gün çalıştım, artık gelmesem olur mu" deme. hele ofis, evine giden yolun üstündeyse hiç deme. çünkü o zaman sana "efilnaz'cım hepimiz bütün gün çalıştık, ayrıca sendeki evrakı almamız gerekiyor, hadi canım bekliyoruz..." demek zorunda kalıyorum ve bu beni rahatsız ediyor. öyle konuşunca beni sevmeyeceksin çünkü, biliyorum. fakat ben o koca ofiste sana en yardımcı olacak kişiyim, çünkü sen kesin süreli işi unuttuğun takdirde sadece ben sana kızmam. gerçi bu kadarını ben bile yapmamıştım, ama yine de kızmam. yeni başladın, normal bunlar. ama lütfen bir hatayı bir daha tekrarlama.

    avukatlık yalan söylemek değildir, fakat bir avukat gerektiğinde ustalıkla yalan söyleyebilmelidir. tamam, bu realite. ama çok rica ederim, dosyadan fotokopi almak gibi işleri yaparken sana "dosyada yetki belgen var mı" diye sorulduğunda "evet var" diye aç göster benim yetki belgemi. he sana illa kimlik sorarlarsa, o zaman beni ara sana yardımcı olurum. "önemli değil şekerim ben alırım sonra bir ara" derim belki, önemli değilse. ama sen önce bir git dene bakalım, kesine yakın bir ihtimalle alacaksın o fotokopiyi. bunu sana anlattığımda bana "oha nası yani" diye bakma, senin işin bu. hepimizin işi bu.

    ben mesela bugün, staj yaptığım zaman bana çok yardımcı olan eski iş arkadaşımı arayıp teşekkür ettim, "ozmo'cum çok teşekkür ederim sana, üstümde çok emeğin var, şimdi ben stajyerleden bişi isterken seni çok iyi anlıyorum" diye. çok sakindi, çok anlayışlıydı, yardım ederdi hep anlatırdı filan. diyeceğim, biz avukatlara sinir olmakta tamamen haklısınız, dediğim gibi sizinle empati kuramayacak kadar yaşlanmadım henüz. fakat bir süre sonra siz de anlayacaksınız nasıl acemice hareket edebildiğinizi. çok sinirlenmeyin. hem kendinize hem avukatlara şans verin.

    ama sakın safoz safoz dolaşmayın adliyede, bir hatayı bin kere yapmayın. o zaman sizi ben bile kurtaramam.


    (dagny taggart - 2 Aralık 2009 21:19)

  • comment image

    gamsız ve vurdumduymaz değilse, öyle olmayı bir an önce öğrenmesi kendi hayrına olacak avukat adayı.

    baro odasındayım. q klavyesi olan boş bir bilgisayar bulup oturmuşum, birkaç tane müzekkere yazıyorum. ortam sakin. içinde bulunduğum ortam sakin olunca ben de sakin oluyorum.
    bir süre sonra ortam kalabalıklaşıyor. benim kullandığım bilgisayarın ardında birkaç kişi sıraya girmiş,benim kalkmamı bekliyor. bu durumda durabilir miyim? arkamda biri beni beklediği zaman hemen telaşa kapılıyorum, aman işimi çabuk halledeyim de daha fazla bekletmeyeyim insanları diye düşünüyorum ve elim ayağım birbirine dolanıyor.

    halbuse ki,

    ben baro odasında bilgisayarı kullanan avukatın kalkmasını beklerken, o hiç bundan rahatsızlık duymuyor. arkadaki kuyruk uzuyor, o hala tın tın, inceleye inceleye yazabiliyor. arkadaki sıra almış başını gitmiş umrunda değil.

    ***

    hacizdeyim. borçlunun evine geldik. avukatı arıyorum, vaziyeti izah edip benden ne yapmamı istediğini soruyorum. ''muhafaza yap'' demesinden ödüm patlıyor. borçluya acıdığımdan değil, haciz aracında bir sürü insan beni beklediği için.

    halbuse ki,

    haciz aracındayım. avukatın birine sıra geldi. borçlunun evine gitti memurla. 2 saat (yazıyla iki) oldu gelmedi. araçta bekleyen avukatlardan biri de eve gitti, öldüler mi, ne oldu diye. herkes yaşıyor. avukatımız borçluyla ödersin, ödemezsin muhabbeti yapıyor çaylarını yudumlayarak.

    makbul olan bu anlaşılan. sadece kendini düşün, geride bekleyen olup olmadığını umursama.


    (muhabirkedi - 2 Haziran 2010 16:30)

  • comment image

    çömezdir daha. şanslıysa eğitiliyordur, akıllıysa öğreniyordur, çabalıyordur. hukukçu olmayı değil de avukat olmayı öğreniyordur, çünkü hak, hukuk, eşitlik terimleri hukuk fakültesinde, "amfi"de kalmıştır. gerektiğinde kalemdeki ciğeri beş para etmez rüşvet yiyicilerle muhabbet etmeyi, kendisinin yapması gereken bir araştırmayı "sırf sen öğren diye veriyorum bu ödevi" diyerek kendisine veren ülkemin adalet temsilcisi(!) yüce hakimine "tabi hakim bey çok önemli bu "ayrıntının ayrıntısı" konuyu öğrenmem" demeyi, bürodaki kendini süper zeki sanan diğer stajyerlere ses çıkarmamayı, patrondan gereksiz yere azar işitmeyi öğrenir stajyer avukat. ama bunun yanı sıra iş öğrenir, tabi isterse!dosya nasıl okunur öğrenmeden mezun olunan o güzelim hukuk fakültesindeki eğitimin sadece bir yere kadar fayda ettiğini görür. ortalama kasan arkadaşlarının şimdi icradaki adama laf anlatamadığını fark eder üzülür. yargıtayda "bir arkadaş"ın babasının olmasının ne kadar önemli olduğunu öğrenir. adliyede elinde dosyayla koştururken kardeşi yaşında çocuk suçluların elleri kelepçeli götürüldüğünü görünce eli ayağı titrer. bir tanıdığının boşanma davasının dilekçesini yazması gerektiğinde gözleri dolu dolu olur. alışmayı öğrenir tüm bunlara. görmezden gelmeyi, bunun sadece bir ten ibaret olduğunu, anneannesinin ölüm haberini "x oldu" diyerek ileten doktorun duygusuz değil yaşamaya çalışan zavallı bir çalışan olduğunu, bir ömür boyu bu işi yapmak istiyorsa alışması gerektiğini öğrenir.
    kısaca stajyer avukat besin zincirinin en altında yaşar. akıllıysa biraz da şansı yaver giderse donanımlı bitirir bu süreci, sınıf atlar. aksi takdirde boşa geçirdiği bir yılla kalakalır.


    (wellwisher - 6 Ekim 2010 20:30)

  • comment image

    molierac'ın sözünü "avukatlar köle kullanmadılar çünkü stajyerleri vardı." şeklinde aktardığı için neredeyse tüm baronun tepkisini toplayandır.

    staj dönemini, "avukat olunduğunda stajyerlere nasıl davranılmamalı" konusunda uzmanlaşarak geçirendir.

    her gün farklı bir şehre haciz yapmaya gönderilendir.

    mahkeme ve icra kalemlerinde kaale alınmayandır. mahkeme kalemlerindeki memurların kendisinden kağıt işleri yapmasını bekledikleri ve yapmazsa kızdıkları, icra kalemindeki şoförün bile kendisiyle senli benli konuşmakta hatta aptalca şakalar yapmakta hiçbir sakınca görmediği insandır. kendisine en ufak bir saygı bile gösterilmeyendir.

    hakim ve savcıların rahatça kendisini azarlama hakkına sahip olduklarını düşündükleri kişidir.

    kendisiyle aynı sınava girmiş hakim-savcı adayı arkadaşları tarafından, kendisi mülakatta elenerek avukatlık stajına başladığı, onlar gibi adliyede adı geçmediği için içten içe küçümsenen ve dışlanandır.

    haciz için gidilen uzak bir ilde karşılaşılan sınıf arkadaşının savcı adayı olduğunu öğrendikten sonra kendisinin de stajyer avukat olduğunu söylediğinde karşı taraf için bir hayal kırıklığıdır.

    yanında staj yaptığı avukatın bürosunda, kendisinden yaşça çok ufak olsalar da kıdemli oldukları için kendilerini üstün gören katiplerle çalışmaya mecbur olandır.

    büroya gelen borçluların kendisinden su istedikleri, yanında staj yaptığı avukatın kendisinden sekreterlik de yapmasını beklediği kişidir. su-çay veren, telefonlara bakan, fotokopileri çekendir.

    emeklerinin karşılığında hiç olmazsa geliş-gidiş ve yemek masrafını bile istemekten utanandır.

    herhangi bir sosyal güvencesi olmayandır. herhangi bir sosyal güvencesi olur ise stajı yanandır.

    staj eğitimine önem verilmeyendir.

    baro yönetimi tarafından "potansiyel oy" düşüncesiyle yaklaşılandır.

    kısacası; ilerde adaletin üç sacayağından birini oluşturacağı akla getirilmeyendir.


    (bonbonsekeri - 6 Ekim 2010 21:25)

  • comment image

    sıkıntılı bir staj dönemi geçirmiştim.

    aslında sıkıntılı değil de, ben öğrencilikten bir anda iş yaşamına geçince biraz afallamıştım. bir de okulda öğretilen hiçbir şey işime yaramadığı için sıfırdan başlamak zorlamıştı.

    neyse ki geçti gitti çok şükür. staj bitti, üstüne ruhsat aldım, üstüne avukatlığımın 3.ay dönümünü bile kutladım.

    ve şimdi çalıştığım hukuk bürosuna bir stajyer avukat alındı. yaş olarak benden büyük ama gene de bana ''siz'' diye hitap ediyor, muhabirkedi hanım diyor falan.

    o da sıfırdan başlıyor. en basit bir müzekkereyi bile daha ilk defa yazıyor. anlatıyorum, gösteriyorum. önemli birşey zannediyor. inceliyor, tekrar tekrar kontrol ediyor.

    canım yaa.

    hiçbir şey bilmediğini düşünüyor olmalı şimdi. ''hiçbir şey öğrenmedim bugün, günüm bomboş geçti. böhüüü'' diye ağlardım ben. üzülürdüm herkes öğrenecek, ben hiçbir şey öğrenemeyeceğim diye.

    sabırlı olmak lazım ama.

    en çok sabırlı olması gereken insandır stajyer avukat.


    (muhabirkedi - 31 Aralık 2010 13:14)

  • comment image

    stajyer avukat kim midir ? ben size bir öyküyle açıklayayım.
    vakti zamanında bir hukuk bürosunda avukatlar seksin angarya mı yoksa zevk mi olduğunu tartışmaya başlamışlar.saatler süren tartışmaların sonunda kıdemli avukatlardan biri diğer avukatlara gelin bu konuyu bir de stajyer avukata soralım demişler.adliye işini bitirmiş yorgun argın gelen bir stajyeri çevirip seks angarya mıdır yoksa zevk midir siye stajyer avukata sormuşlar.stajyer avukat biraz düşünmüş ve "bence seks zevktir zira angarya olsaydı ben yapardım" demiş.
    işte stajyer avukat budur.


    (ceceri - 4 Mart 2011 13:53)

  • comment image

    vay anam vay... "ben mahkemeyi bulamadım" diyerek dönen stajyer avukat da gördüm ya, siz gençlere birkaç laf edesim geldi. mahkemeyi bulamamak derken, baya böyle fiziki olarak mahkemenin yerini bulamamaktan bahsediyorum.

    bak şimdi canım kardeşim, avukatlar biraz gariptir. (ki büyüyünce sen de öyle olacaksın) bazen yetkinin olmadığı bir işi yapmanı isteyebilirler. böyle durumlar maalesef gerçekleşmektedir. bu durumda, eğer sen o işi yapmazsan sen yapamadı olursun. işin somut olarak imkansızlığını avukatlar pek takmaz. hatta "yapılamayacak bir işi yapmak" stajyer avukatlıkta size prim kazandırır. berbat bir şey, benim de sinirlerimi bozardı ama yapacak bir şey yok. olay böyle. ben stajyerken akşam 7 buçuğa kadar adliyede karar bekledikten sonra kararın yazıldığı haberinin gelmesiyle memura gidip "ya bi ver de gideyim" dediğimi, tabii kraldan çok kralcı memurumuzun vermediğini, sonra başkana çıkarak "reis bey kararı yazmışsınız, işte ben de kaç saattir hani bir suret alsam?" dediğimi ve aldığımı bilirim. ha bu marifet mi? yoo. ama işte, sizden sistemin dinamiklerini zorlayabildiğinizi göstermenizi bekliyorlar.

    onun dışında, size bir evrak verildiyse ve bu evrakın tam olarak nerede olduğu bilinmiyorsa dön babam dön araştıracaksınız ve o evrak bulunacak. siz gidip evrakı bulamadıktan sonra bir avukat gidip bulursa büroda "iş yapamaz" damgası yersiniz. o damga da bir daha çıkmaz.

    mesela beyoğlu'ndaki (eskidendi bu ama örnek olması için anlatıyorum) bir savcılık dosyası için sivas'tan muhabere yapılmış. doğal olarak önce beyoğlu'na gidersiniz değil mi? değil. bir bak bakalım dilekçede ne yazıyor? itiraz diyor. hmm avukata soracaksın, bunun itirazı nereye yapılıyor diye. o da diyecek ki "bakırköy" neden? çünkü beyoğlu'nda ağır ceza yok. peki avukat bunu neden baştan söylemedi? çünkü o bir avukat.

    şimdi de elinde tek bir evrak ve tek bir numara bakırköy'e gideceksin.

    önce nöbetçi ağır cezayı öğreneceksin birinden. kimden diye sorma artık, dal bir ağır cezaya nöbetçi kim de. bin tane avukat var onlara sor. birine sor yani. öğren bir şekilde. tamam kaçmış? 9 ağır ceza. eveeet... şimdi 9 ağır cezaya gidiyorsun diyorsun ki bizim böyle bir evrak var sizde mi acep? onlar da evraka bakıyorlar. aa diyorlar bunu temmuzda göndermişsiniz, biz o zaman nöbetçi değildik ki. haydaaa...

    demek ki napıyormuşuz? önce evrakın tarihine bakacaksın ve ne zaman istanbul'a gelmiş olabileceğini tahmin edeceksin. çünkü o evrak nöbetçi ağır cezaya gider ve nöbetçi ağır cezalar da periyodik olarak değişir. baktın, temmuz veya ağustos'ta gelmiştir dedin. zaten kalemdeki memur da o araları söyler sana. hemen soracaksın orada "temmuzla ağustosta nöbetçi neresiydi" diye. o da diyecek ki her ay değişir, temmuz'da 6, ağustos'ta 7 nöbetçiydi.

    eveet... şimdi önce 6'ya gidelim dedin gittin. sordun mordun, uyaptan felan baktılar. yok yok. evrak onlara gelmemiş. "sen bi de 7'ye bak" dediler.

    haydi şimdi de 7'ye. onlar da baktılar. ııh yok. hadi 7'deki iyi bir memur çıktı. "değişik iş kararlarına bakın isterseniz" dedi. ha hö? falan diye kalma. değişik iş kararı arıyorsun sen de merak etme. aç kararları, sıradan hepsini incele. ııh yok di mi? olmaz tabii... o zaman bir de 8'e bakayım deme. unutma ki adliye sonu gelmez bir döngüdür.

    tekrar 6'ya dön. o evrak ya 6'da ya da 7'de. bu konuda inancını sağlam tut. moral bozukluğu yok. hem bak değişik iş karar defteri diye bir şey varmış onu da inceleyebiliyormuşuz.

    6'ya döndün, "ee orada da yok" dedin. "hı bir daha bakalım" dedi memur, yine yok. durma, hemen yapıştır. "o zaman kararları inceleyebilir miyim" de. incele. orada da yok. nerede lan bu evrak?

    ama hızını alma hemen öyle. "zimmetle değişik iş defterlerine de bakabilir miyim" de. yok mok, işte şurada şimdi cart curt derlerse diret. al o defterleri. o mahkemenin bir aylık bütün gelenine gidenine, sayfalarca bak. kendi numaranı ara. orada da mı bulamadın?

    ofisi arayıp ben bunu bulamadım yeaa deme. o evrak bulunacak çünkü, başka yolu yok. ha illa arayacaksan "ben şuna gittim, şu defterlere de baktım şu kartonları da inceledim başka ne yapabilirim" de. o zaman aslansın.

    orada yok burada yok peki nerede? bütün öğleden sonranı bir evrakı arayarak ağır cezalar arası turnuva yaptın ama yok. e bir de sivas ağır cezaya sor bakalım nolmuş. hemen baro odasına in. bilgisayar bul, sivas ağır cezanın telefonunu öğren ara. şanslıysan açılacak telefon ve daha da şanslıysan karşıdaki sana yardım edecek. bu evrakı hangi tebligat numarasıyla yolladıklarını söyleyecek. söylemem derse pes etme hemen, o zaman siz sorgulatır mısınız istanbul'da bulamıyoruz de. hadi iyiydi, teb. nosunu verdi. internete gir, ptt'den sorgulat. neredeymiş sizin evrak?

    yolda. ee ama göndereli 3 ay olmuş? noldu? kayboldu canım. oluyor böyle şeyler. sinirlenme, sakin. boşuna koşturdun ama bir sürü şey öğrendin. bir soğuk su iç, iyi gelir.


    (colg fusion - 28 Kasım 2011 11:53)

  • comment image

    öncelikle (bkz: yazık la kimin çocuğuysa)

    müteakiben, fazla idealist duygularla bezeli bu dönem avukat adayında kalıcı hasarlar bırakacaktır. bir defa icra müdür ve memurlarıyla polislere kafadan gıcık olacak, hakim ve cumhuriyet savcılarının uzaydan geldiğini sanacaktır. sağda solda karşılaştığı hukuk fakültesi öğrencilerine acıyacak eğitim fakültesi öğrencilerine ise imrenecektir. bu süreçte esas oğlanın saçı dökülecek, esas kız en az 5 kilo alacaktır.

    neticeten, stajyer avukatları sevelim onlara şefkat gösterelim. köprü altında veya iftar çadırında karşılaşırsanız onlara sigara ikram edin. reddedeceklerini sanmam.


    (mustantik - 4 Aralık 2011 22:25)

  • comment image

    arkadaşlar patır patır başvururken , benim yazı uzattıkça uzatmama sebep olan kapıdaki sıfatım. mezun olduk, azcık tadını çıkaralım. bir de kartvizit bastıran var. ben denize gidiyorum arkadaş.


    (okyanustaki depresif ruzgar - 5 Temmuz 2013 16:49)

  • comment image

    iki ucu boklu degnek. staj doneminde para kazanmasi yasak olan, para kazandigi kanitlanirsa staji yakilan, buna ragmen staj bitiminde avukat unvanini alabilmek icin bir milyar turk lirasindan fazla bir meblagi baroya vermesi gereken garibanlar toplulugu.


    (satine - 12 Aralık 2003 17:17)

  • comment image

    işlerini rüşvet vererek veya nasıl rüşvet vermeden yapabileceğini öğrenmeye çalışan avukat adayıdır.

    benim için rüşvet kanundaki ifadesiyle "görevinin ifasıyla ilgili bir işi yapması veya yapmaması için, doğrudan veya aracılar vasıtasıyla, bir kamu görevlisine veya göstereceği bir başka kişiye menfaat sağlamak" değildir.

    benim için rüşvet, icrada dosya açarken verdiğin paranın üzerini almamaktır.

    benim için rüşvet, hacze çıktığın memura öğle yemeği yedirmendir.

    benim için rüşvet, taksi parasını icra memuruna fazladan vermektir.

    benim için rüşvet, fotokopinin 10 kuruş olduğunu bile bile mahkeme kaleminden 30 sayfalık dosya fotokopisi için mübaşire 10 lira vermektir.

    benim için rüşvet, yıl başlarında, bayramlarda icra icra, mahkeme mahkeme gezip gömlek, kravat hediye etmektir işin düşmese bir kere bile aramayacağın insanlara.

    benim için stajyer avukat bunları yapmaya veya yapmamaya karar verme aşmasında olan bir bireydir. bir çoğu gibi para üstlerini aldığı veya parayı tam verdiği için icra dairelerinde istediği zaman işini yaptıramadığında, yemek ısmarlamadığı için sıranın sonuna atılıp bütün gün tüm sehri akşama kadar icra memuruyla dolaşmak zorunda kaldığında, fotokopi için parayı bırakmayıp beraber gitmek için ısrar ettiğinden almak istediği fotokopiyi bir türlü alamadığında, yani özetle, kendisine dürüst ve namuslu bir insan gibi iş yaptırılmadığında kolaya kaçacak, akışa kapılacak insandır.

    kendisine buradan seslenmek istiyorum: herşeye rağmen zor yoldan gidenler var. yalnız değilsin. bunu bir tek sen değiştirebilirsin.

    #direnstajyeravukat


    (epistemofili - 22 Nisan 2014 00:07)

  • comment image

    1. "merhaba ben stajyer ofisboy x"

    1.1. hukuk fakültesini bitirdiniz (muhtemelen en az 5 senede).. ne justinianus'lar ne gayrimümeyyiz mahçurlar gördü şu genç bünyeniz. izaleyi şuyuu davasında bile "bana mısın.." demediniz, o derece yani. tebrikler. azimli bir insansınız. koca koca kitaplar, garip garip sınavlar geride kaldı artık. aferin çocuğum. hadi git kendine bir büro bul, sen artık hukukçusun. gidip bir koşu o adnan menderes döneminden kalma gudik 'avukat çantanızı' aldınız, çektiniz lacileri, tutuşturdular elinize birkaç kağıt. hadi dediler, git bilmem ne adliyesi'ne, şu şu işleri hallet. gittiniz hallettiniz paşalar gibi her bir şeyi. kendinizi avukat hissedebilirsiniz artık. edin edin, zira en fazla bir hafta sürecek bu his. ne zamanki 'stajyer avukat' sıfatının yaptığınız işlemler açısından size 'etajer avukat' sıfatından daha fazla bir şey kazandırmadığını, yaptığınız işleri yan komşunun orta okul terk oğlu şerafettin'in de yapabileceğini anladınız; buyrunuz madalyanız..: yaptığınız şeyin ofisboyluktan hiçbir farkı yoktur.
    1.2. sineye çektiniz her bir şeyi. madem dediniz, "ofisboyluk istiyor bu meslek, onu da yaparız.." aaa ama bir dakika, bizim şerafettin de ofisboy ve şerafettin sizin en az 2 katınız maaş alıyor (o da maaş alıyorsanız tabi), bir yanlışlık var bu işte..! hayır yok güzel evladım. o ofisboy, sen stajyer avukatsın; tabi ki onun yarısı kadar alacaksın.. "haaa.." deyip anlıyormuş gibi yapıp susmaktan başka çareniz yok.
    1.3. "olsun lan.." dediniz. "nasılsa bir yıl bu staj.. seneye bir yerde işe başlar paranın dibine vururum.." hayalkırıklığıyla sonuçlanmaya mahkum bir optimist insan tahayyülü daha.. derim ki ben de size, bir de gidin dolanın iki rekat hukuk camialarında, stajını bitirmiş bir avukatın ortalama 750 - 800 milyon maaş aldığını ve gece gündüz çalıştığını görüp kendinize geleceksiniz.
    1.4. efendim..? "ben de staj biter bitmez büromu açarım o zaman.." mı dediniz..? duymamış olayım. ha derseniz ki, "kardeşim bende para bok. batarsam da batarım, 3 sene 5 sene para kazanmasam da babam bakar bana..", o zaman duymuş olayım tabi. 2 kilo şöbiyetimi yaptırır, büronuzun açılışına da gelirim eşi dostu toplayıp. ama para kazanmak zorunda olan ve çevresinde her gün birkaç kişi mahkemelik olmayan bir insansanız yıkılın karşımdan..

    2. hukukun üstünlüğü, hukukçunun üstünlüğü demek değildir

    2.1. öyle ya da böyle, neticede hukukçusunuz. hukuk eğitimi almamış, ortalama bir insandan elbet daha iyi bilirsiniz mevzuatı da, uygulamayı da. hatta karısıyla boşanmak isteyen akrabanıza, bilmem kaç liralık senedini icraya vermek isteyen manavınız recai abi'ye, otobüste yanınıza oturan - daha önce hiç tanımamış olduğunuz - ve size 2 saat boyunca arazi davasını anlatan amcaya istediğiniz raconu kesebilir; mahkemelerden mahkemelere koşup davalardan beğendiğinizi açabilirsiniz. ama biliniz ki bu ahkamlarınız adliye koridorlarına 9 metre 15 santimetre yaklaşana kadar işlevseldir. lex komisorya yasağı üzerine ciltler dolusu kitap yazabilecek durumda da olsanız, fikri içtimayı yalayıp yutmuş da olsanız; bilmelisiniz ki siz aslında icra takip dilekçesi bile yazamayacak durumdasınız. ve yurdum hukuk fakültelerinde uygulamaya dair en ufak bir eğitim verilmediği için; hayatında bir gün dahi hukuk eğitimi almamış adliye memurları sizden çok daha iyi biliyorlardır mevzuatı da, uygulamayı da. yaptığınız acemice bir hata nedeniyle şamar oğlanına dönmeniz an meselesidir. zaten yıllardır elinden sizin gibi binlercesi geçmiş olan tecrübeli bir memurun sizin stajyer olduğunuzu anlaması, 10 saniyeden fazla sürmeyecektir. siz de zaten "ulan bir hata yapıp da sıçar mıyım.." korkusuyla 1-0 mağlup başladığınız maçta bir darbe daha almış olursunuz. çaktırmamaya çalışıp en buyurgan ve kendinden emin ses tonuyla "zıttırı bıttırı yaptıracaktım da.." en iyi oyuncusu 5. dakikada kırmızı kart görmüş bir takımın şuursuz akınları kıvamındaki bu tavrınız, memurun olası bir "peki hede hödö mü, hödö hede mi..?" sorusuyla sözlükte 10 yazardan ayar almış kıvama gelebilir bir anda.. çünkü siz hede hödö mü, yoksa hödö hede mi yapılması gerektiğini bilmiyorsunuzdur. "hassiktir, oraya kadar çalışmıştım ben.."
    2.2. öğrenmeniz gereken bir şey daha var. belki de en önemli şeylerden biri. adliyelerde de, canım yurdumun dört bir köşesinde olduğu gibi paranız kadar konuşursunuz. adliye'de iş yapmak demek masraf demektir. hayır canım yalnızca pul, harç vs.den bahsetmiyorum. siz potansiyel bir 'müşterisiniz' adliye teşkilatını güçlendirme vakfı nazarında. çalışanlarla "enseye şaplak, göte parmak." tabir edilen ilişkiler kurmanız, ara sıra sigaraya ihtiyaçları olup olmadığını sormanız, dosyanızın içinde para unutmanız sizin için her zaman 'eşitler arasındaki en birinci' olmak yolunda atılmış bir adımdır. diyelim bunları yapmadınız.. harç mı yatıracaksınız..? her zaman için tüm para vermenizin daha makbul olduğu ender yerlerden birisidir adliyeler. zira, paraüstü gibi bir mefhum bulunmamaktadır buralarda. yatıracağı parayı tamı tamına getirenlere topunu ödünç vermeyen çocuk muamelesi yapılmaktadır. tüm para verdiniz ve paraüstü bekliyorsunuz, öyle mi..? komşunuzun oğlu şerafettin'e söyleyin, size uygun bir yerde bir ofisboyluk işi ayarlasın. zira o icra dairesinde ya da mahkeme kaleminde sittin sene işinizi zamanında yaptıramayacaksınız.

    3. evet, siz artık sevilmeyen birisiniz

    3.1. avukatlar pek sevilmez bu memlekette. sevilmez dediysem; saygı duyulmaz, el üstünde tutulmaz demedim. herkes itibar eder size. kanun adamısınız neticede - kanun adamlarına korkuyla karışık bir saygı duyulur buralarda - , başı bir şekilde belaya bulaşsa adamın, ilk arayacağı kişi sizsiniz. o yüzden saygı duyar. ama buzdağının göünmeyen tarafında her zaman adi bir yalancısınız onun gözünde. hukuk disipliniyle uzak yakın alakası olmayan herhangi bir kişiden "abi ya, siz suçlu olduğunu bildiğiniz biri nasıl savunuyon?" sorusunu duyabilirsiniz. ve uğruna her yıl binlerce akademik çalışma yapılan bilim dalının, mesleğinizin iki dakikada nasıl bir dedikodu yapılırmışcasına harcandaığını görüp üzülürsünüz. hayek mezarında ters döner, gaius röveşeta atar. işiniz yalan söylemek üzerine inşa edilmiştir ortalama bir insanın gözünde. "ne iş yapıyorsunuz?" sorusuna "avukatım.." diye cevap vermekle "yalancıyım efendim." diye cevap vermenin bir farkı yoktur pek çok kez. ve siz de aslında asla tam anlamıyla icra etmediğiniz mesleğinizin imajı yüzünden bir yalancısınız artık. sevilmeyen bir yalancı. "stajyer avukatım." dediğiniz kişinin gözlerinde "bu pezevenk de yakında yalanlar söyleyip, sahtekarlık yapıp paranın dibine vuracak." bakışını yakalamak zor değildir.
    3.2. tam da sizin de 'geleceğin sahtekar pezevengi' olduğunuz kanaati başlamışken karşınızdaki insanda, 'stajyer' vurgusunu dikkatini çeker. körpe olduğunuzu, o güne kadar hiç kadın satmamış olduğunuzu, herhangi bir yamuğunuzla da karşılaşmamış olduğunu ve dolayısıyla paranın dibine vurmuş olamayacağınızı anladığı an o sinsi bakış tuhaf bir acımaya bırakır yerini.. "ay canım, çok yoruyorlar mı sizi.. yazık, size de hem doğru düzgün para vermiyorlar hem de bir sürü iş yaptırıyorlar.." bakışı. aldığınız parayı hiçbir zaman öğrenmemesi ikiniz için de hayırlıdır. zira bu karışık duygular içerisinde bahşiş vermek isteyesi tutabilir.


    (kan ve para - 15 Aralık 2004 21:51)

  • comment image

    ilginç hatıraları da olan hukuk emekçileri.

    bir arkadaşın başından geçen olay:
    arkadaşın yanında çalıştığı avukatın azeri uyruklu bir müvekkilesi vardır. kadın hayatını oryantal olarak kazanmaktadır. ama giyimi hal ve tavırları ile bir seks işçisi görünümündedir. türkiye'ye ilk geldiğinde bir türk vatandaşı ile evlenmiş ve türk vatandaşı olma hakkını kazanmıştır (o zamanlar evlenince beyanla olunabiliyordu) daha sonra da boşanmıştır ama kimliğini çıkartmamıştır. işte avukat ona kimlik çıkartacaktır.

    avukat kimlik işlemleri için stajyer arkadaşı gönderir. evlilik işlemleri sarıgazi evlendirme dairesinde yapıldığı için bir kaç defa gerek tek gerekse müvekkille oraya gitme durumları olmuştur. son gidişinde kadın yanında bir arkadaşı ile gelmiştir. arkadaşının durumu da malum. malum kıyafetlerde 1 80 boylarında ağır makyajlı iki kadın ve yanlarında kasketli sakallı ve onlara oranla bayağı kısa boylu talihsiz stajyer arkadaşımız.

    dairede işlemler biter. oradan nüfus müdürlüğüne gidilecektir. ancak kadınların bir arkadaşları arabayla gelip onları alacaktır. üçü birarada gelecek arabayı beklerler caddenin köşesinde. her nasılsa arkadaş da ikisinin ortasındadır. arkadaş birden farkeder durumu yanlarından geçen arabalar patinaj yaparak geçmekte, şoförler imalı imalı bakmaktadırlar. hemen kadınları orada bulunan kafe tarzı bir yere götürür ve orada beklerler gelecek şahsı. tabi pezevenk sanıldığı ile kalmıştır orası ayrı. *


    (avasas - 29 Kasım 2004 22:20)

  • comment image

    köle/ofisboy gibi çalışmayan versiyonları da bulunur. genç avukat adaylarının dikkat etmesi gereken en önemli nokta sırf karizmatik veya "işi iyi öğretirler" iddiaası ile büyük bürolara girmemek olmalıdır. zira fakültede nosyon almak ile birlikte pratiğe yönelik bir birikimi olmayan genç avukatımıza bu tarz büyük bürolarda stajının sonuna kadar yalnızca araştırma ödev ve ayak işleri yaptırılacaktır. çünkü adliye ayağı olan ve daha önemli işlerle ilgilenecek avukatlar bol miktarda bu bürolarda bulunduğundan stajyere bu işler verilmez. ama küçük bir büroda iş hacmi daha az olmakla birlikte hemen hemen bütün dosyalarla stajyer ilgilenmek zorunda kalır. gerek işin adliye ayağı gerekse de büro ayağında "evrak işleri de dahil olmak üzere" bir çok şeyi hazırlar. yani bütün büro işleyişinin fiilen içinde kalır. bu sebeple ki nacizane tavsiyem iş yükü çok olmayan nispeten daha küçük hacimli büroları tercih etmek olmalıdır

    edit : şimdi avukat oldum ve stajyerliğim sırasında yaptığım seçimin ne kadar doğru olduğunu artık daha iyi anlıyorum. kendi bürosunu açmak ve gerçek bir avukat olmak isteyen her stajyerin bu tarz bir büroda çalışması tavsiye olunur. (bkz: mütalaa)


    (dedicado a deus - 14 Haziran 2006 10:44)

  • comment image

    kanuni düzenlemeler gereği ücret vb. gibi herhangi bir sosyal hakkı veya sigorta gibi sosyal bir güvencesi bulunmayan, bununla birlikte öğrenci sayılmayan ve dolayısıyla öğrencilik dönemindeki haklarından da yararlanamayan, hakim/savcı stajyerleri gibi maaş - ödenek almaları konusunda bir hüküm bulunmayan; stajlarının ilk 6 ayında adliyelerde, ikinci 6 ayında da avukat yanında çalışmalarına rağmen ülkemiz kanunlarında kendine yer edinmiş çırak tanımına uyan kişilere tanınmış kadar olsa bile sosyal hak ve güvenceleri de bulunmayan; tüm bunlara rağmen ve bununla birlikte stajın ilk 6 ayında duruşmalara, keşiflere, soruşturmalara, karar görüşmelerine, yazılmalarında hazır bulunması icap eden; devam zorunluluğu çerçevesinde adliyede hazır bulunan; ikinci 6 ayında yanında staj yaptığı avukatın gözetimi ve denetimi altında, sulh hukuk, sulh ceza ve icra tetkik merciilerinde duruşmalara girebilen, icra müdürlüklerindeki işleri yürütebilen kişilerdir.
    keza bunlardan dolayıdır ki bazı kötüniyetli kişilerce "ucuz iş gücü" olarak görülebilmekte, iki arada bir derede bir statüde bulunmaktadır.

    ne olabilir konusunda bir örnek vermek gerekirse; barolar meslek eğitim okullarında eğitim alan; devam zorunluluğu çerçevesinde 12 aylık dönem içerisinde 5 haftalık tatil hakları da bulunan, okul tarafından sosyal sigortaya da kayıtları yaptırılan fransa'daki stajyer avukatların statüsünü verebiliriz.

    hayır nedir bu üvey evlat muamelesi, neden kimse sevmiyor bu insanoğullarını anlamıyorum efenim, halbuki güzel güzel insanlarız.*


    (calibra - 30 Haziran 2006 16:00)

Yorum Kaynak Link : stajyer avukat