Süre                : 2 Saat 4 dakika
Çıkış Tarihi     : 26 Ekim 2005 Çarşamba, Yapım Yılı : 2005
Türü                : Drama,Romantik,Heyecanlı
Taglar             : Kaderin ironisi,Nihilizm,Misanthropy,aktris,üst sınıf
Ülke                : İngiltere,Rusya,İrlanda,Lüksemburg,ABD
Yapımcı          :  BBC Films , Thema Production , Jada Productions
Yönetmen       : Woody Allen (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Woody Allen (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Jonathan Rhys Meyers (IMDB)(ekşi), Alexander Armstrong (IMDB)(ekşi), Paul Kaye (IMDB)(ekşi), Matthew Goode (IMDB)(ekşi), Brian Cox (IMDB)(ekşi), Penelope Wilton (IMDB), Emily Mortimer (IMDB), Mark Gatiss (IMDB)(ekşi), Scarlett Johansson (IMDB), John Fortune (IMDB), Rupert Penry-Jones (IMDB), Miranda Raison (IMDB), Rose Keegan (IMDB), Zoe Telford (IMDB), Margaret Tyzack (IMDB), Scott Handy (IMDB), Georgina Chapman (IMDB), Colin Salmon (IMDB), Toby Kebbell (IMDB), Steve Pemberton (IMDB), Ewen Bremner (IMDB), James Nesbitt (IMDB), Michelle Lima (IMDB), Dawn Murphy (IMDB)

Match Point (~ Maç sayısı) ' Filminin Konusu :
Bir tenis maçında topun çizgiye yaklaştığı anlar vardır. Biraz da şansın yardımıyla top içeri düşebilir ve kazanırsın? Ya da ileri gider ve kaybedersin? Gerçek bu kadar basit midir?Bir tenisçi olan Chris hayatı boyunca şansı yaver gittiği için kıskanılmıştır. Özellikle en yakın arkadaşı Tom'un kız kardeşi Chloe ile evlenmeye kalkıp büyük bir servetin ortaklarından biri olma şansını yakalayınca...Chris'in hayatının en mutlu günleri olması gereken evlilik aşamasında hayaller, Tom'un rüyaları bile süsleyecek derecede güzel nişanlısı ile tanışınca sona erer. Hayranlık kısa süre sonra takıntı boyutunda tutkuya dönüşecek ve Chris'i zor bir seçime zorlayacaktır.Woody Allen?ı Büyük Elma'nın dışına çıkarmayı başarmış olan Maç Sayısı, usta yönetmenin tamamını Londra’da çekmiş olduğu ilk film olma özelliği de taşıyor.


  • "bir tür aşk'ı memnu... adnan bey var, bihter var, behlül var, nihal var ve sonunda bihter ölüyor."
  • "talented mr.ripley tadı var bu filmde.."
  • "gündüz vakti sevişmek için eve giden bir çiftin; çekyatı açıp, çarşafı serip bir de sevişirken neden üstlerine yorgan aldığını anlayamadığım, hele bunu woody allen'a hiç yakıştıramadığım film."




Facebook Yorumları
  • comment image

    --- spoiler ---

    filmin başlarında nola ile chris'in barda konuştukları bir sahne var. daha güzel çekilmesi mümkün olmayan bir sahne. nola çakırkeyif, kafası karışık, morali bozuk. chris saldırgan, sorgulayıcı, flört modunda. ortaya çıkan sonuç tek kelimeyle muhteşem. daha kimse parasını geri istemedi...

    ---
    spoiler ---


    (berkayeas - 10 Kasım 2009 10:35)

  • comment image

    bu filmin açılışındaki tenis filesi sahnesiyle, sonlarına doğru görülen o 'malum' canalıcı sahnenin muhteşem bağlanışı, tüm sinema tarihinde bir tek "2001 a space odyssey"deki kemik ile uzay gemisinin bağlanmasında var. ne dediğimi ben anlamadım ama siz anladınız.


    (sutsuz kahve - 27 Mart 2013 21:02)

  • comment image

    woody allen'in tempo bakimindan zaman zaman basarili bir sekilde adeta vites degistirdigi film. ozellikle gerilimin arttigi sahnelerde karakterlerin ne yapacaginin tahmin edilememesi, filmin turunu tekrar dusunmemize neden olmaktadir.

    fransa'daki gazetelerde film bir thriller olarak nitelenirken, dram, hatta komedi unsurlarinin da (woody'den kacmaz tabii) bolca kullanildigi gorulmektedir.

    --- spoiler ---

    yuzuk unsuru her nedense birkac sahnede gozumuze sokulmak istenmistir. ayrica chris'in uzerindeki takim elbiseler, belki de bile bile, soyle bir yarim beden buyugunden secilmistir sanki.

    ---
    spoiler ---


    (allegretto - 16 Kasım 2005 11:02)

  • comment image

    olaylarin akisini hic uzatmayarak filmin acilisini atlaya ziplaya yapmis woody allen.. gerci asil hikayeye gelinceye kadar her yan gelismeyi daha detayli anlatsaydi hem seyirci bayilacakti, hem de film 3 saat surecekti, acikcasi tam tadinda ayarlandigini dusunuyorum..

    kli$eye son derece yatkin bir hikayeyi neredeyse hic kli$eye dusmeden bitirmeyi basarip alninin akiyla cikmis.. oyuncular arasinda da ben bu isi beceremiyorum, kabiliyetsizin allahiyim diye bagiran kimse yoktu..

    netekim scarlett johansson'u seviyoruz.. filmi seyrettigimiz arkadas grubu olarak allahin izni, peygamberin kavliyle evlenicez kendisiyle.. hayir birbirimizi kiskanmiyoruz, arkadasligin paylasmakla daha guzel oldugunun farkindayiz..


    (imagine - 8 Ocak 2006 11:49)

  • comment image

    hayatta şans faktörü daha güzel anlatılamazdı..

    topun filenin ne tarafına düştüğü hayatınızı tamamen değiştirebilir, işin kötüsü bunun bu kadar basit olduğunu çoğu zaman kabullenmek istemezsiniz..

    bazen top hep kendi sahanıza düşer ama maçı kazanırsınız, kimileri de ne kadar sert servis atarsa atsın maç sayısını asla alamazlar..

    'i'd rather be lucky than good'


    (amparo - 17 Şubat 2006 00:44)

  • comment image

    öncelikle: çok başarılı bir film, gidin.

    sonra:

    --- spoiler ---
    aslında tek bir şey bile söylememin gerekmediğinin farkındayım ama film için tek bir şey söylemem gerekseydi o şey muhtemelen "rahatsız edici" olurdu.
    her ne kadar filmin tümü şans faktörüne yekpare bir gönderme de olsa, filmin tümünden öte detaylarda hissediliyor bu misyon.
    gerçi filmin tümünden de çıkarılacağı üzere irlandalı tenisçi rolündeki myers'ın şans faktörü sığası, muhtemelen tek başına rus ruleti oynayıp da ölmeyen bir insandan daha yüksekti; ancak tenis filesine gönderme yapılan yüzüğü suya fırlatma sahnesinde yüzüğün "filenin karşı tarafına geçmemesi" durumu, "ahaa şimdi sıçtın!" diye içinden geçiren tüm sinema ahalisine şansın gerekliliğini ve şerefsizliğini anlatan asıl sahne idi.

    cinayet işleyip de tüm suç unsurlarını dikkatlice yok edeceğine gerizekalıca ve umarsızca başından savmaya çalışan bir katilin bu gerizekalılığı onu kurtaran şansı doğurdu. bence bu ayrıntı insanda herşeyi oluruna bırakma dürtüsünü itekliyor ve aslında mükemmel olmamanın çok da kötü olmayabileceğini anlatıyor ve bu da çok rahatsız edici ve gerçek bir durumun, yani şansın bok yemesi..

    şu bir gerçek ki; bugün hayatta oluşunu yaptığı gerizekalılıklara-hatalara-iblisliklere ve mükemmel olmayışına borçlu olan çok insan var, belki de onlardan biri benim.. şimdi ben bu gerçekliğin farkında olup da aynı anda nasıl daha iyi ve mükemmel bir insan olmak için uğraşabileceğim?

    işte şansın hakeden-haketmeyen umursamayan ve karma felsefesini sikip atan biçimdeki işlenişi bence filmin en güzel tarafıydı.

    bir de nedenini anlayamadığım biçimde, orospu çocuğu kahramanımızın yakalanmasını değil de tam aksine olaylardan sıyrılmasını istedim izlerken filmi, bu da ayrıca incelenesi bir durumdu.
    ---
    spoiler ---


    (theos ek mekhanes - 27 Şubat 2006 14:44)

  • comment image

    izlemeyen okumasın.
    filmin olayı şudur:
    evet. yüzük nehre değil de içeri düşünce hah dedin içinden. kaybettin. neden? çünkü teniste kendi vuruşun içeri düşerse sayı kaybedersin. sen de buradan yola çıkarak chris kaybetti dedin. oysa woody seni aldattı. ne oldu? içeri düştüğü halde chris yakalanmadı. kaderin de cilvesiyle (zaten tek tek bakınca hersey kaderin cilvesi oluyor o ayrı) suçlu olan kurtuldu. birçok eleştirmen film hakkında yorumunu ("woody bize fake attı" "son anda ortaya çıkıyor woody'nin zekası" falan filan..) buna dayandırıyor. ancak yönetmenin anlattığı şey farklı. evet yüzük içeri düşüyor evet yine de chris suçlanmıyor ama bu onun kazandığı anlamına gelmiyor. sevdiği kadını öldürdü. yaşlı ve masum bir kadını öldürdü. üstüne kendi doğmamış çocuğunu öldürdü. lüks yaşam ve rahatlık için çok şey kaybetti. ölene kadar bununla yaşamak zorunda. işte woody'nin esas fake'i. eğer evsizin biri başka bir cinayet işlemiş olmasaydı belki yakalanacaktı. ceza çekecek ve temizlenecekti. oysa kendini suçlarından kurtaracak cezası yok. son sahnede chris'in yüzündeki hüzünün anlamı da bu. bence woody allen'ın dehası ve anlatmaya çalıştığı şey (suç ve ceza üzerine*) jonathan'ın bakışlarında gizli..


    (eleventh american esme has met - 9 Mart 2006 16:50)

  • comment image

    gündüz vakti sevişmek için eve giden bir çiftin; çekyatı açıp, çarşafı serip bir de sevişirken neden üstlerine yorgan aldığını anlayamadığım, hele bunu woody allen'a hiç yakıştıramadığım film.


    (turna - 4 Nisan 2006 11:44)

Yorum Kaynak Link : match point